Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen
coskunkucukozmen@gmail.com
İKİNCİ TURA GİDERKEN TÜRKİYE EKONOMİSİ VE PİYASALAR
22/05/2023
14 Mayıs'tan 28 Mayıs'a baktığımızda, tablo nereden baktığımıza bağlı olarak değişiyor. İşin gerçeğini hiç kimse çok net bir şekilde dile getirmek istemiyor. Sebebi de gayet basit. Hakikaten sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. On dört gün daha baskı altında tutulması gereken faizler, kurlar ve her geçen gün yeni bir liralaşma önlemi altında getirilen birtakım yükümlülükler, hem bankaları hem şirketleri hem de hane halkını farklı açılardan zorluyor.
Bunu farklı açılardan yorumlamak mümkün. Şu an için yapılabilecek başka bir şey yok. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz; biz belirsizlik denilen bir kavramla birlikte yaşamaya alıştık! Çok uzun bir süredir belirsizlikle birlikte yaşıyoruz, belirsizlikle baş ediyoruz. Belki belirsizlikle baş etme konusunda en başarılı ülkelerden birisi olmaya da adayız.
Bir taraftan kontrol edilemeyen enflasyon, bir taraftan kontrol altına alınmakta güçlük çekilen ve çok yüksek bedeller ödediğimiz kur korumalı mevduat. KKM'nin bugün ulaştığı rakam, ürkütücü. Yani seçimi kimin kazanacağından ziyade her kim kazanırsa kazansın bundan sonraki aşamada böyle bir borç yükü, böyle problemli bir ekonominin üstesinden nasıl gelinebileceği noktasında düğümleniyor her şey. Bunu çözmek için ne yapmak lazım diye soracak olursanız; ilk önce ortaya net bir tablo ortaya koymak lazım. Ne kadar borçluyuz, ne kadar faizle borçlandık gibi... Piyasada bir faiz oranı var ama kim ne kadar itibar ediyor, faiz oranları bankadan bankaya değişiyor. Merkez Bankası'nın borçlanma oranları, gecelik borçlanma ya da repo faizleri farklı, bankalar ciddi ölçüde faiz limitlerini zorluyorlar. Paraya müthiş bir talep var.
"Biz yarın ne olacağız?" sorusunun yanıtını aramaya başladık ki bu durum; bir ekonominin saplanabileceği en tehlikeli bataklık, sıkıntı noktası diyebilirim. Şimdi oturup hep beraber düşünelim. Partilerden ve siyasi tercihlerden arındırarak baktığımız zaman "biz bu noktaya nasıl geldik, bu noktadan nasıl çıkabiliriz" bir başka soru.
Biz sorunları ötelemeye çok meraklıyız, çok başarılıyız bu konuda. "Hele bir seçim olsun, seçilelim, çözüm buluruz" diyoruz ama ondan sonraki çözümlerin faturasının çok ağır olacağını 2000 Kasım – 2001 Şubat krizlerinde biz yaşadık. Ekonomi çok ciddi miktarda çözüldü. IMF ile bir şekilde stand-by anlaşması yapmak durumunda kaldık. Ki hangi hükümet olursa olsun "IMF ile anlaşma yapmıyorum" dese bile adı IMF olmayan yabancı kreditörlerle yani borç verecek olan kişilerle, kurumlarla bir şekilde anlaşma yapması gerekecek.
Anlaşma derken kasıt şu: Ülkeye girecek sermayenin ülkenin ekonomi politikasını belli bir düzene sokmak için yine belli bir program çerçevesinde kullanılması zorunluluğu. Tabii bu programın acı reçetesini hep beraber üstlenmek zorunda kalacağız. Görünüm kötümser açıdan baktığınızda bu.
İyimser açıdan baktığımızda peki biz nasıl durumdayız? Biz kötü durumda olan tek ülke değiliz. Birçok ülke sıkıntılı bir noktada. Bugünlerde mesela Uluslarası Finans Enstitüsü'nün açıklamış olduğu "kürsel borçluluk raporu" var. Borç izleme raporu bunlar; üçer aylık dönemler halinde açıklanıyor. Orada küresel borç miktarının 305 trilyon dolar olduğu ifade ediliyor. Bir önceki döneme nazaran 8 trilyon dolar artmış bu rakam.
305 trilyon dolarlık bir borç tüm dünyanın gayri safi yurtiçi hasılasını topladığımız zaman bunun birkaç katı olan bir rakam. Ekonominin büyüklüğünün çok daha ötesinde bir borçluluk söz konusuysa benim aklıma şu soru geliyor: Bu kadar borç varsa alacaklı kim? Bu önemli bir nokta. Bunu anlamak için çok eskilere gitmek gerekiyor. Belki Bretton Woods'a. ABD dolarının nasıl rezerv para olduğuna... Ki ABD de zaman zaman haberlerde vurgulandığı gibi bir borç kapanı (temerrüde) düşme sıkıntısı ile karşı karşıya. Federal Hükümet'in bunu aşacaklarını düşünüyorum. Onu da aşamazlarsa küresel anlamda ciddi bir resosyon ve faciaya doğru parasal anlamda gidiyoruz demektir. Onu aştıkları varsayımı altında ise ABD ve dolar bu işten karlı çıkmış oluyor.
Türkiye'de zahiri (görünen) durum bu. Reel durumu görmek için ise insanların davranışlarına bakmak gerekiyor. Hangi insanların davranışlarına? Tasarruf sahiplerinin, hane halklarının davranışlarına. İnsanlar bilmiyorlar ne yapacaklarını. Ve en tehlikeli şey nedir biliyor musunuz, finans piyasalarında? Sürü güdüsüne katılmak! Yani herkes altın alırken altın almak herkes dövize koşarken dövize koşmak ve toplu halde batışlar ve toplu halde sıkıntılar ve zararlar sözkonusu oluyor elbette bu durumda.
Biz sabahtan akşama kadar ekonomi kanallarının ekranının altında akış gösteren kur, faiz, altın, kripto fiyatlarına bakarak geçen bir yaşamla durumumuzu iyileştirdiğimizi zannediyoruz ama böyle bir şey yok. İşin reel konomik tarafına odaklanmak için önümüzde 28 Mayıs'a kadar dört iş günü daha var. Biz bu noktadan sonra ciddi anlamda bir ekonomik planın ayak seslerini duymak istiyoruz. Ben bunu bir vatandaş olarak söylüyorum. Ben bunu 28 Mayıs'tan sonra duymak istemiyorum. Ben buradan tüm siyasilere seslenmek istiyorum. Eğer mümkünse ekonomik programınızı şimdiden açıklayın ve insanlar çözümünüzü dikkate alarak size oy versinler.
Hangi parti olduğunun gerçekten öneminin olmadığı bir noktaya geldik ekonomik anlamda. Bu işten nasıl çıkacağımıza dair "hele bir göreve gelelim o zaman bakacağız" sözlerini kabul etmiyorum. ABD federal hükümeti borç tabanını, borç limitini yukarı taşımışsa ben de bir vatandaş olarak tahammül limitimi ve birtakım söylemlere karşı olan tepkilerimi sıfır noktasına getirmiş durumdayım. Ben bir şeyler duymadığım sürece ve duyacaklarım rasyonel ekonomik politikalara dayanmadığı sürece hiçbir inandırıcılığı olmayacak politik çıkışların. Ülkemizin o kadar ekonomisti var, bürokratı var, belki de sert olarak algılayacaksınız ama herhalde olması gereken bu diye düşünüyorum.
CDS rakamları yani Türkiye'nin borçlanması için Türkiye'ye borç veren ülkelerin almış olduğu sigorta primlerinin 600 – 700'e dayanması kötü bir şeydir. Bugün İsviçre olsun Almanya olsun diğer Avrupa ülkeleri olsun borçlandığı zaman bunu 40'dan 70'e kadar olan seviyelerde yapıyorsa siz bunu 700'le yapıyorsanız, bir başka ülkenin libor artı risk faiz oranı borçlanmasını diğer ülkelerin 10 katına yapıyorsanız; sizin almış olduğunuz parayla yapacağınız hiçbir iş yok ve hiçbir işten kar elde edemezsiniz. Ticari bir zihniyetle bakarak; konuyu basitleştirerek anlatmak için ifade ettim bunu.
Kredi risk primi ya da kredi temerrüd swapları denen ürünler türev ürünlerdir. Bu türev ürünler sizin riskinizi anlık olarak gösteriyor. Rating, derecelendirme notlarının dışında günlük olarak ilan ediliyor. Yapmış olduğunuz her türlü olumlu ya da olumsuz şey primlere yansıyor. Türkiye'nin bu rakamlardan borçlanması rasyonel bir şey değil ama eğer vadesi gelmiş borcunuz var ise ve o borcu döndürmek zorundaysanız alacaklı ile masaya oturduğunuz zaman maalesef bu risk priminizi dikkate alarak sizinle masaya oturuyorlar. Siz borçlanmada sıkıntı yaşamıyorsunuz ama daha büyük bir faiz riskinin altına giriyorsunuz.
Türkiye neticede borçlarını ödeyebilecek nadir ülkelerden bir tanesi kendi kategorisinde. Ama bu iş bir yere kadar sürdürülebilir. "Sürdürülebilirlik" kelimesi son dönemde çok popüler oldu, adeta bir moda. Faydalı bir kavram olarak görüyorum bunu. Borçlanmayı ne kadar sürdürebileceksiniz, bu şekilde yaşamayı ne kadar sürdürebileceksiniz? diye sorabiliriz bizler de. Bir rahatszılığınız varsa onun kendi kendine iyileşmesini beklemek lüksünüz yok. Bir şekilde tedavi olmalısınız. Türkiye'nin borçlanma sorunu yok ama borçlanma maliyeti sorunu var. Bu sorunu da en kısa zamanda güven tesis ederek çözmek zorunda. Yani bu iş siyasi anlamda çekişmeye dönüştükçe kaybeden Türkiye olacak, bizler olacağız ve bu çekişmenin tabii ki tarafları da olacak.
Sıcak para ise sürekli koşan para. Borsa İstanbul'daki çıkışlar ve hisse senetlerindeki düşüşler bana sıkça soruluyor. Bu sorulduğunda hep sıcak paranın koşan para demek olduğunu hatırlatırım. Durup dinlenmiyor; sıcak para, kar nerdeyse geitri neredeyse güven neredesye hukuk neredeyse oraya gidiyor. Gelişmekte olan ülkeler olsun; Ortadoğu, Ön Asya, Doğu Avrupa piyasaları olsun bu noktada limti doldurmuş durumda.
Türkiye hala bölgenin cazibe merkezi! Türkiye'ye halen bölgeden, çevre ülkelerden sermaye akımları var. Konutta mesela alımlar devam ediyor. Geçen ay satışlar %35 düşse de yabancılar tarafından konut alımları sürüyor. Giriş çıkışlar var hisse senetlerinde her zamanki gibi. Oynaklık oranı değişebiliyor. Piyasalar yükselmeye ve alçalmaya devam edecek. Sürekli yükselme diye bir şey yok yani. Bu ilk günden beri böyleydi; işin doğası bu yani.
Türkiye önemli bir kavşak ülke. Önemli bir kavşak nokta. İletişim teknolojileri açısından, üretimin bir yerden bir yere çok kolay ulaştırılması açısından, hala birçok ülkeye göre güvenli liman olması açısından, Avrupa'ya açılan üretim olması bakımından, Ege Denizi'nden geriye doğru baktığınızda muhteşem bir hinterlandı olması bakımından, organize bölgeleri açısından... Devasa bir deprem, yıkım yaşamamıza rağmen yine ayaktayz. Bunlar Türk insanın ta geçmişten Cumhuriyet döneminde atılan temellerine dayanıyor. O zamandan atılan temmler neticesinde bugün biz ayakta duruyoruz.
Kendimizi pohpohlamak için söylemiyorum. Kötü durumları aşmak zorundayız. Faciaya gidiyoruz diye bir film de kurgulayabilirsiniz ama yok öyle bir şey. Çünkü dünyada birçok insan birçok ülke sıkıntılı halde, açlık limitinde yaşayan ülkeler, savaşın devam ettiği bölünmüş ülkeler var. Elektirik su faturalarını ödeyemeyen 11 milyon İngiliz var. İngiltere Japonya'dan borç alma noktasında. Bizim bunlardan ders almamız ve bir takım yararsız, hiçbir faydası olmayan hamasi lafları bırakarak birlikte kolları sıvıyarak bir ekonomi politikası oluşturmamız gerekiyor. Orkestrasyon çok önemli. Baştaki kim olursa olsun birleştirici olmak zorunda. Ayrıştırıcılığı bu ülkeye yapılan en büyük ihanet olarak görüyorum.
Peki dolar nereye gidecek? Amerika Merkez Bankası'nın son bir buçuk iki yılına baktığınız zaman hiçbir zaman piyasayı ters köşe yapmadı. Tahminler çerçecevesinde faiz artırımında bulundu. Enflasyonu düşürecek kadar, tedricen yani yavaş yavaş sürdüreceğim faiz artışını dedi FED. 'Gelecek verilere bakıyorum' dedi. Faiz artırımlarının Slikon Vadisi'ndeki bankanın batması, güya bu bankanının hissedarlarının ellerindeki tahvillerinden dolayı alacakları olduğundan kaynaklandığı filan gibi sözlerin hiçbirisine prim vermedi. Bankaların temel görevi zaten risk yönetimi. İşsizliği makul seviyeye indirmek - ki bu dönem biraz daha iyi geldi – amaçlanıyor. Veriler önemli işsizlik gibi pekçok veriye bakıyor FED. FED'in aiz artırımına grek gördükçe devam edeceğine inanıyorum; ama yaz itibarıyla bu iş belki biraz ılımlı gidebilir, belki birkaç ay faiz artırımına gitmeyebilir.
Elbette bu noktada enflasyon rakamları çok önemli. ABD merkez bankası federal bir merkez bankası. Sanıyorum iki tane şubesi var eyaletler itibariyle. Bunların içine baktığınızda şahinler de var, itiriazlarını dile getirenler de var. İtirazların dile geitirlmesi demokrasinin en önemli konularından bir tanesi. Bir görüş bir uyum içerisinde hareket ediyorlar. Önümüzdeki birkaç ay için faiz artırımının artırma yönünde olacak olursa 0.25 baz puanda olacağını tahmin ediyorum, birkaç ay da sabit tutmayı deneyebilir diye düşünüyorum.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK - 08/09/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK 8/9/2023 |
EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR - 28/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR 28/8/2023 |
MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARI NE OLACAK - 26/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - Memur ve Emekli Maaşları Ne Olacak 26/8/2023 |
TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR - 21/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR 21/8/2023 |
EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ - 10/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ 10/8/2023 |
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 - 08/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 8/8/2023 |
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 - 01/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 1/8/2023 |
FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023 |
VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR - 10/07/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR 10/07/2023 |
Devamı |