• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
SEVGİ VE AŞK ÜZERİNE
22/05/2023

 

Hıristiyanların güzel bir sözü var: Tanrı sevgidir!


İslamcı anlayışta ise Allah, daha çok korkulan bir yüce varlıktır. İnsanoğlunu sürekli cezalandıran ya da öte dünyada yakmakla korkutan Allah, Kuran'a göre ise merhametli ve affedicidir. İslam'a tasavvufi değil de Gazali çizgisinde baktığınızda bu rahmeti, sevgiyi göremezsiniz.


Tevrat'a baktığımızda kibirli, kıskanç, kindar bir Tanrı imajı çizilir. İsa geldiğinde Tevrat'taki pekçok hükmün yanlış yorumlandığını, dinin bizzat din hocaları tarafından bozulduğunu, o hocaların egemen olduğu havralarda söyler ve haliyle din adamlarının tepkisini çeker. Ancak İncil'de de sert kurallar vardır. Örneğin; Nasıralı İsa, İncil'e göre bir kadına şehvetle bakan erkeğin kendi gözünü söküp atmasını; çünkü Tanrı'nın katında cezalanmaktansa kendi kendine cezayı kesmesinin daha uygun olacağını söyler.


Kutsal kitapların sevgi ve korku ile ilgili buyrultuları üzerine çok şeyler yazılabilir. Peygamberlik sözleri, insanlığın 30 bin yılık tarihine ve sosyolojisine ışık tutar, yön gösterir. Bununla birlikte tıpkı dinde yer alan iki zıt duygu yani sevgi ve korku gibi insanoğlu da aslında en çok sevdiği kişiden korkar. Mesela sevdiğiniz kişinin ölmesinden, sizi terk etmesinden ya da kötü birine dönüşmesinden ya da sizi sevmemesinden korkarsınız. Yani korku ile sevgi yan yana durur ve her an birbirinin yerine geçebilir.


Allah, insanlara irade vermiştir ve çeşitli vesilelerle bu iradeyi kullanmalarını ister. Adem ile Havva'nın cennetteki yasak meyve olayını Tevrat'ı da içinde barından Kutsal Kitap, Müslümanlar'ın bildiğinden çok daha farklı anlatır. Hıristiyan teologlar, yasak meyve olayında Adem'in işlediği günahtan dolayı cennetten kovulmadığını belirtir. Adem'in cennetten kovulmasının nedeni "iyi ile kötüyü ayırma ağacının meyvesinden yemesi" değil, Tanrı'nın her şeyi görüp bildiğini unutup, kendisine sorulunca yaptığını inkar etmesidir. Aden yani cennet bahçesinde incir ağacının arkasına sığınan Adem, hatasını bir an için hiç olmamış gibi örtmek ister. Yani Adem'i meyve yemesi değil, meyveyi yediğini inkar etmesi, ilk başta Tanrı'dan af dileyip hatasını kabul etmemesi cennetten etmiştir.


Adem'i cennetten kovulmasına iten meyveyi Havva vermişti. Çünkü yılan görünümündeki şeytan, Havva'yı aldatmıştı. Peki, Adem meyvenin yasak olduğunu bilmesine rağmen neden tüketmişti? Elbette bunda şeytanın "bu meyveyi yiyen Tanrı gibi olur" deyip ayartması da vardı. Ancak bana kalırsa bu noktada Adem daha çok sevginin kurbanı olmuştu.


Adem, Havva'yı seviyordu. Sevgi, Allah'a ait ruhsal özelliklerden olup insan suretine de bahşedilmiş özel duygulardan biridir. Geniş ve tasavvufi bir yorum yapacak olursak; seven ve sevgiye olanak tanıyan Allah'ın hoşuna giden bir iş yapmış olur.


Alevilikte sevgi geniş yer tutar. Bu sevgi beşeri sevgi değildir. Yani insan arabasını, bilgisayarını da sever. Çünkü bunlar bir karşılık beklenen sevgilerdir. Arabamızı, bilgisayarımızı bizim işimize yaradığı ölçüde ya da anıları nedeniyle severiz. İlahi sevgi ise karşılık beklemeden sarfedilen, içten bir sevgidir. Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal ve nice erenlerin deyiş ve sözlerine baktığınızda insanı kul olarak gören zihniyete değil sevgiye rastlarsınız. Alevilik'te "aşk ile" diye başlayan selam verme ve hitap etme şekline bu yüzden değer verilmiştir. Bu noktada internette rastladığım bir siteden Ali Rıza Uğurlu dedenin şu sözünü yazıma almak istiyorum: "Aşkı tende sananı değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi ya Rab"


Söz aşka gelince; insan coşuyor. Aşk, coşkun bir duygudur. "Bir işi aşkla yapmak" diye tabir vardır mesela. İzmir Büyükşehir Belediyesi bunu slogan haline getirmiş hatta; "Aşkla İzmir" diyor. Öte yandan vatan aşkı millet aşkı ve bayrak aşkı en değerli aşklarımız. Bunlar olmadan mevcudiyetimizi sürdüremeyiz. Aşkın bu türlüsü de lazım yani bize.


Tabii ki aşk denilince bir de sözlüklerde ilk anlamı olan "bir kimseyi tutkuyla sevmek" de akla gelmeli. İnsan, aşık olmaktan ve sevmekten çekinmemeli. Bununla birlikte aşk, gecelik tensel çekimlere de indirilmemeli. Can Yücel'e atfedilen bir olay var. Bir kadın hayranı Can Yücel'e hayranlığını ifade ederken "sizi çok seviyorum" demiş. Can Yücel de "sevişelim o zaman" demiş. Kadın hayranı "Aşk olsun Can Bey" deyip tepki gösterince de "Aşk da olacak elbette" diye yanıtlamış şair Yücel. Kuşkusuz Yücel burada aşkı arzulu bir cinsel birlikteliğe indirgemiştir.


İnsanoğlunun yeme, içme, uyuma, barınma gibi ihtiyaçları yanında cinsel ve fiziksel istekleri de vardır. Bunu kimse yok sayamaz. Ancak bir toplumda yaşamanın kuralları vardır ve vücut istediğini her an için gerçekleştiremez. Kişi kendini baskılar. Bu durumu kitaplarında psikanaliz dediği yöntemle inceleyen Sigmund Freud, insan davranışının kaynağını temelde iki güdüye indirger; cinsellik ve saldırganlık. Dolayısıyla Freudist bakış ve dinsel bakış ayrı cenahlara düşer. Çünkü Adem, kendi kaburga kemiğinden yaratılan Havva'yı toplumsal bir yaşantı ortada yokken seviyordu ve cennetten kovulup Dünya'ya bırakıldıklarında, yeryüzünde Havva'yı uzunca süre aradı ve bulduğunda ona hasretle sarıldı!


Zihnimizde farklı tartışmalar yapabilir, ülke gündemi ve günlük dertlerimizden bir an için sıyrılıp bu konu üzerinde düşünebiliriz. Aşkı tarif edelim mesela.


Aşkın tarifi çok zor tabii. Ben bir erkek olarak bir kızdan hoşlanabilirim ya da bir kadın bir erkeği beğenebilir. Aşk, bunun ötesinde bir duygudur. Örneğin manken gibi yakışıklı/güzel insanlar da beğenilir ama onlara aşık olunmaz genellikle. Aşk, ulaşılabilir bir alandadır. Bize benzediği için ya da bize hiç benzemediği için birisine aşık oluruz. Bu duygu eğer bir şıpsevdi değilse kişi öyle her hafta farklı birisi için gelen bir duygu değildir. Uzun vadelidir. Deyim yerindeyse 10 yıllık devlet tahvili veya borsada uzun dönem yatırım yapmak ya da altın alıp bunu bir küpe koyup gömmek, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerden arsa alıp bir gün değerleneceğini ummak gibi senelere evrilen bir süreçtir.


Finansal tabirim için kusura bakmayın. Bir de edebi açıdan bakalım. Aşk daha çok şans işidir. Abdülhak Hamit Tarhan, uğruna Makber şiirini yazdığı karısının cenazesinde tanıştığı kadınla kırk gün sonra evlenmişti. Buna şans ya da tesadüfler zinciri denmez de ne denir? Aşk kapıyı çalınca içeri buyur etmek gerekir. Aşkın yeri ve zamanı belirsizdir. Belki okulda birisine aşık olmuşsunuzdur ya da tesadüfen gittiğiniz bir kafedeki edebiyat toplantısında ya da bir konserde belki de tiyatroda. Hepsi olabilir. Uzun vadeli aşklar da olabilir. Siz gördüğünüz an karar vermiş, duygularınızdan emin olabilirsiniz lakin karşı taraf için bu süre alabilir. Bir bakıma zaman meselesidir. Aşkı zamana yayarken ömürden, birlikte geçirilecek zamandan da olmamak gerekir.


Kural ve sınır tanımayan aşkın matematiği de olmaz. Siz 30 yaşınızda aşık olmuşsunuzdur ama karşınızdaki 20 yaşındadır veya siz zenginsinizdir ama aşık olduğunuz kişi sizin kadar zengin olmayabilir. Hesap kitap kabul etmez bu duygular. Yaşandığı kadar yaşanmalıdır; elbette yaşanılamayan aşklar da vardır. Hani ne derler; Allah kimseye aşk acısı vermesin!


Bugün ya da bu hafta kendinize ve çevrenize fırsat tanıyın derim. Özellikle de yalnız kalplere. Seçimler nasıl olsa gelip geçecek. Sandığa gitmeyi unutmayın ama hayatı ondan ibaret de sanmayın. Çok sevdiğiniz, çok beğendiğiniz, çok güvendiğiniz bir aday seçimden çekilmiş, diğeri geçmişteki sözlerinin aksine 180 derece dönüp gönüldaşlarını terk edip üç kuruşa, beş sandalyeye satmış olabilir. Bu kötü durumla karşı karşıya olanlar ancak ve ancak mücadele azmini daha da pekiştirmede kullanmalıdır yaşananları. Aşkta da cumhurbaşkanlığında da doğru tercih belki de en genç aday değil en sevgi dolu isimde olabilir.


Dostlukla...



220 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.275634.4129
Euro36.100236.2448
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri