Muhalefet seçimleri yine kaybetti ve AKP yine kazandı. Gerçek budur.

Diyorlar ki AKP %35'e düştü. Ben diyorum ki AKP %35'e düşmedi. AKP %35 kemikleşmiş oyu olduğunu ispat etti. Dünya yansa, Erdoğan başta olduğu müddetçe AKP %35 alacak gibi duruyor. Tıpkı CHP'nin her zaman cepte olan %22 kemik oyu gibi. Demek ki zafer kazanmak isteyenler önce parti olarak %36 ve üstünde oy oranını yakalamalı.

Gerçek şu değildir; "Kaybederek Kazandı" ya da "Pirus Zaferi". Maalesef bazı gazeteler bu başlıkları kullandı ve bugüne kadar yaptıkları yanlışlara bundan sonra da devam edeceklerini açıklamış oldular.

Muhalefet kaybetti ve muhalif basın da bu kaybedişte önemli rol oynadı. Televizyona çıkıp, AKP ve Erdoğan'ı eleştirmek anlamında saçma sapan ve CHP aleyhine kullanılan binlerce söz söylediler, bunlara ünlülerin tweetleri de tuz biber ekti.

Muhalefet değişecekse, kendisine zarar veren medya mensupları ile birlikte değişmeli. Örneğin Halk TV'den en az on kişi kovulmalı. Çok seveni varsa bu tiplerin zaten gidip Youtube kanallarından izleyeceklerdir. Halk TV'den maaş almalarına gerek yok. Bunlara diğer muhalif kanallar ve gazeteler eklenebilir.

Bakan Nebati'nin uçaktaki açıklaması gibi; "AKP kazandı, hazmedin." Evet bir yemek yendiği zaman hazmı önemlidir. Hazmedemediğimiz yemekler için soda gibi takviyeler alırız. Son seçim yenilgisi, muhalefet için hazmedilmeyen bir yemek olmamalıdır. Hemen hazmedilip yerel seçime hazırlanılmalıdır.

Muhalefetin bana göre en büyük hatası 2018 seçimleri kaybedilmiş ve bu yenilginin nedenleri üzerinde durulup iyice araştırılmamış iken ve 2019 seçimlerinde İstanbul, Ankara gibi önemli şehirler CHP'ye geçmişken hemen "erken seçim" tantanlarını çalmasıdır. Özellikle tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinden sonra muhalefet erken bir kampanya dönemine girdi ve covid, ekonomik kriz, deprem gibi olumsuzluklar nedeniyle "nasıl olsa seçiliriz havası"na girdi ve kaybetti.

2023 seçimlerinde eğer, DEVA – GELECEK – SAADET ve DEMOKRAT partiler ayrı bir ittifak olarak girseydi AKP'den oy bölebilirlerdi. Muhafazakar seçmenin CHP alerjisi malum. CHP'ye bu partilerin bu anlamda hiçbir katkısı olmadı. Ayrıca Erdoğan'a karşı Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı adayı olarak gösterebilirlerdi. Onlar ise kolay yolu tercih ettiler ve bildiğim kadarıyla CHP listelerinden 40 ismi vekil yaptılar. TBMM'de iki ayrı grup kurabilecek pozisyona geldiler.

İYİ PARTİ, CHP ile değil de ZAFER, MEMLEKET, partileriyle ittifak kursaydı ve ayrıca Hüseyin Baş, Vejdet Öz gibi isimleri yanına alsaydı; hem AKP'den hem MHP'den oy alırdı.

CHP'nin "Sana Söz" seçim kampanyasının ve stratejisinin ne kadar yanlış olduğundan, masadan kalktım oturdum olaylarının verdiği zarardan, belediye başkanlarının kendi bölgelerindeki işleri bırakıp il il ilçe ilçe Anadolu'yu gezmelerinden, aday listelerinin gerek CHP gerekse İYİ Parti için çok kötü olduğundan, gençlere listelerinde asla yer vermemelerinden, parti yöneticilerinin parti içi çirkin davranış ve eylemlerinden, seçim müziklerine kadar hatalar zinciri vardı muhalefet açısından.

Gönlüm değişim istese de sonuç yukarıda saydığım nedenlerle benim için şaşırtıcı olmadı. CHP açısından aday kesinlikle yanlış değildi. CHP'nin adayının kendi genel başkanı olması kadar doğal bir şey olamaz. Meral Akşener ise aday olmayacağını zaten önceden açıklamıştı; dolayısıyla geriye çok düşük bir ihtimal olarak İlhan Kesici isminden başka isim de kalmıyordu ittifak açısından. İlhan Kesici'nin ise gerek yaşı gerekse kamuyounda daha doğrusu 30 yaş altında tanınırlığının düşük olması ve daha önce Recep Tayyip Erdoğan karşısında İstanbul Belediye Başkanlığı için yapılan 1994 seçimlerinde yenilgi almış olması handikaptı. Böylece Kesici ismi düşünülmüş olsa bile kolay vazgeçildi bu isimden.

Şimdi birileri diyor ki Kemal Kılıçdaroğlu gitsin. Yerine kim düşünülüyor: Oğuz Kaan Salıcı. Salıcı ismi üzerinde İmamoğlu ve Kaftancıoğlu anlaştı. Kılıçdaroğlu bunun farkında ve şimdi MYK'da değişikliğe gidip; bu isimleri dışarıda bırakıp onların yerine Bülent Kuşoğlu, Yunus Emre gibi sosyal demokrat ve ulusalcı çizgideki isimlere yer verecektir. İlçelerdeki, illerdeki kongreler ve Büyük Kurultay sonrası parti içi temizlikten sonra CHP hakkında tekrar yorum yapılabilecektir. Şu an fazlaca yorum yapmak hem "dereyi görmeden paçayı sıvamak" hem de "doğmamış çocuğa don biçmek" olur.

Önümüzde Kasım ayına kadar beş ay siyaset açısından çok sıcak geçecek. İYİ Parti de CHP gibi kurultaya gidecek ve GİK yenilenecek. İYİ Parti seçim öncesi ilçe ve il kongrelerini yapmış ve zaten kurultay da olağan olarak düzenlenecekti ama parti içi muhalifler, Akşener karşısında aday çıkarma hazırlığında şu anda. Kulağıma gelenler partililerin bu noktada üç ayrı isim üzerinde durduğu yönünde.