• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
H. Zeki Sungur
hzsungur@yahoo.com
TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI DEĞİL TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI
20/06/2023
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı'nca Erdoğan için hazırlanan mazbatada ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’ seçildiği ifadesi yer alıyor. Bu yanlış bir ifadedir. “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” olması gerekir. 29 Ekim 1923'te kurulan devletin adı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Anayasa metninin başında ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ yazar ve birinci maddesi idare şeklini belirler. ‘Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.’

Resmi yazışmalarda kullanılması gereken ünvan, devletin adı ile uygun olmalıdır. Ayrıca; 'Eski cumhurbaşkanları da bu şekilde kullanıyordu' demek yanlışı yanlışla doğrulatmaktır ki uygun değildir.

YENİ ANAYASAYMIŞ

20 yıllık iktidarlarında delik deşik ettikleri anayasayı yeniden yapacaklarmış ve de ipuçlarını vermiş Beştepe Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili; "Cumhuriyetin ilkelerine dokunulmayacak"mış. Uymadıktan sonra dokunsan ne olur, dokunmasan ne olur? Yeni yapacakları anayasa tümden sivil olacakmış, 20 yılda kurtulamadıkları askeri vesayet sona erecekmiş. Böylece yerine kendi sivil anayasasını yapabileceklermiş. Yapılacak bu yeni ayanasa; sivil de olsa muhaliflere karşı bir darbe hukuku ortaya koyar mı; göreceğiz.

İçindekilerle ‘kuşatıcı, özgürlükçü, koruyucu, sosyal, gelişkin demokrasi anayasası’ olacakmış. Şimdiden algı yönetimi yapıyorlar ki dip yapmaya koşar adım giden ekonomik durumdan dikkatler buraya çekilsin. Ve bu sefer yanlarına çekmek istedikleri milletin, ümmetin anayasa umurlarında değil onlara iki lokma bir hırka yeter…

EKONOMİ TEPETAKLAK YA BAŞ EKONOMİST

2021 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı'na atanan Nebati, “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” demiş, sözleri tartışma konusu olmuştu.  Öyle ya devletin başında bulunan ve kendinin ekonomist olduğunu söyleyen cumhurun başı dahi bu sözlerin anlamını çözemezdi ve çözemedi ki iplerin kendi elinde olduğu Nebati'nin sözde oturduğu o koltukta 2021 sonunda Dolar 13,47 TL Euro 15,26 TL idi.

Nebati'ye göre Türk Lirası en düşük durumdaydı daha da ineceği bir yer yoktu; "vatandaş rahat olsun"du. Bugün dolar 23, 40 TL,  Euro 25,16 TL. Vatandaş rahat mı? Görünen o ki bütün umut yeni bakan Mehmet Şimşek ve Merkez Başkanı Hafize Gaye Erkan’da. Mehmet Şimşek tu kaka edilerek kovulmaktan beter edilmişti bakanlıktan. "Nass"a mı teslim olacak yoksa piyasa şartlarına göre mi hareket edecek göreceğiz. Asıl merak ettiğim oldukça donanımlı bir kariyere sahip çağdaş görünümlü kadın başkan önce dincilere sonra Beştepe’ye ne kadar dayanacak? Kemal Derviş’in gelişine benzetiyorum Merkez Bankası Başkanı'nın atamasını. Umarım sonu ona benzemez…    

Devletin başındaki ekonomist nerede mi? O şimdi itibar gezilerinde. Sonra ekonomiye sıra gelir mi, sıra gelirse ekonominin başındakiler ne kadar dayanır?

KOCA BİR YUH

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, “Biz şeriatçıyız, biz demokrat değiliz,  demokrasiye inanmıyoruz reddediyoruz. Biz şeriat ehliyiz” sözleriyle şeriat çağrısı yapıyor.

Anayasanın 24'üncü maddesinin son fıkrasına göre bu tür söylemler suçtur. “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

Şeriat çağrısı yapmak anayasal suçtur ve bu kişi hakkında kanuni işlem yapılmalıdır!

Bulunmaz bir nimet gibi medyada baş gösteren bu adama karşı haydi savcılar bir işlem yapamıyor da laikliği ve bunun bir anayasa ilkesi olduğunu, demokrasinin vazgeçilmez ilkelerden olduğunu savunan örgütler ne güne duruyor, neden bu adamın ağzının payını vermeyi gazeteci Fatih Altaylı'nın magazin söylemlerine bırakıyorlar? Hepsine koca bir Yuhhhh…

OKULLARI İMAM HATİPLEŞTİRMEDE SON ADIM

AKP iktidarının okulları İmam Hatipleştirme kapsamındaki çalışmaları kapsamında bazı okullar İmam Hatip Ortaokullarına dönüştürülmüştü. Yetmedi orta öğretimdeki okulların müfredatı "Değerler Eğitimi" adı altında İmam Hatipleştirildi. Yetmedi Kuran Kurslarındaki yaş sınırı kaldırıldı. Yetmedi, MEB Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun'dan “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa'da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı…” ibaresi çıkartıldı. Yetmedi, her kademeden öğrencinin umreye götürülmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı tur düzenledi.

Ve de son olarak İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES) kapsamında yapılan protokolle 842 okula, “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu öğreticisi atanmasına başlandı.

Bu protokolle görevlendirilen din adamları “öğrencilerin millî, mânevî, ahlâkî, insânî, kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan, geliştiren akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetiştirilmesine katkı sağlamak” amacıyla “manevi danışmanlık” hizmeti verecekler.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım ilk ve ortaokulda eğitimin dinselleştirilmeye çalışmalarının son halkası olan bu atamalar TC Devleti'nin Anayasası'na aykırıdır.

Anayasa madde 24: Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

….Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

Anayasa'ya aykırı olan bu görevlendirmeler için sivil toplum örgütleri harekete geçmelidir. Sadece Halkın Kurtuluş Partisi'nin suç duyurusu ile yetinilmemeli çağdaş ve laik veliler örgütlenerek bu danışmanlık hizmetini ret etmelidir. Eğer bu konuda danışmanlık hizmetine ihtiyaç varsa rehber öğretmenlerle, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri öğretmenleri tarafından yerine getirilmeye devam edilmelidir.

TAKSİM GEZİ PARKI ORADAYDIM

11 Haziran 2013 tarihinde bloğumda yazdığım ‘Taksim Gezi Parkı Oradaydım’ başlıklı yazım; ‘İnsanın hayatında mutlaka orada olmalıyım dediği mutlu ve hüzünlü olaylar olduğu gibi tanıklık etmek istediği bazı olaylar vardır’la başlıyor ve o günlerden birini şöyle tanımlıyordu: ‘31 Mayıs 2013 tarihinde yaşanan olaylarla artık Türkiye’de biz de varız diyen gençlerin yanında Taksim Gezi Parkı'nda olmak, orada olanları yaşamak ve solumak’. Sonu ise açık bir çekti. ‘belki yeni Gezi Parkları olacak. O zaman da ‘Oradaydım’ demek de yine boynumun borcu olsun.’

Olur, olmaz bilemiyorum ama olursa direnmeye hazırım. Her ne kadar o günden bugüne 10 yaş daha ihtiyarlayıp 70'e merdiven dayasam da... Gezi olayları esnasında hayatını kaybedenleri rahmetle anarken,  Milletvekili Can Atalay’ın cezaevinden çıkarılarak hak, hukuk mücadelesinin savunucusu olacağı günlere ulaşmak dileği ile Gezi direnişçilerine sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.

CHP'DE HELALLEŞMEDEN HESAPLAŞMAYA

Seçim öncesinde CHP lideri Kılıçdaroğlu "Helalleşme" sloganıyla yola çıkmıştı. Benim beklediğim ise "Hesaplaşma" idi. 20 yılın siyasi, iktisadi, kültürel, toplumsal yozlaşmanın hesaplaşmasıydı. Suç duyurularının işleme konulmasıydı. Olmadı, olamadı, oldurulmadı. Bumerang döndü ve Kılıçdaroğlu ile hesaplaşmaya yöneldi.

TBMM'de hakkındaki 28 fezleke işleme konulmak üzere hazırlanıyor. 

Partisinde seçimin mağlubu olarak şimdi hesap soruluyor kendisinden. Kurultay hesapları yapılıyor, yeniden adaylığı tartışılıyor. Ancak bu hesaplaşma liderlik üzerinden, hizip çekişmeleri ile değil seçimin kaybedilmesindeki faktörlerin, nerede yanlış yapıldığının, hataların ortaya çıkarılması şeklinde olmalı. Konu özellikle sosyolojik olarak irdelenmelidir. Millet ve ümmet neden birleşemedi neden ümmete ulaşılamadı, ittifakın getirdikleri ve götürdükleri... Bunların değerlendirmesi yapılmalı. Bu değerlendirmelerden sonra yerel seçimler hatta erken genel seçimler için hazırlık yapılmalı. Yoksa konu liderlik konusu değildir ve seçimin kaybedilmesindeki ilk faktör de lider değildir!



78 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

GÜLLÜK, GÜLİSTANLIK BİR TÜRKİYE (!) - 01/09/2023
H. Zeki Sungur - GÜLLÜK, GÜLİSTANLIK BİR TÜRKİYE (!)1/9/2023
SİYASETTE TEKKE VE ZAVİYEDEN, TARİKAT VE CEMAATE GİDEN YOL - 17/07/2023
H. Zeki Sungur - SİYASETTE TEKKE VE ZAVİYEDEN, TARİKAT VE CEMAATE GİDEN YOL 17/7/2023
TÜİK (TÜKETİCİ İNFAZ KURUMU) - 10/07/2023
H. Zeki Sungur - TÜİK (TÜKETİCİ İNFAZ KURUMU) 10/7/2023
NİHAYET CHP'DEN AKILLI VE MANTIKLI BİR AÇIKLAMA - 26/06/2023
H. Zeki Sungur - NİHAYET CHP'DEN AKILLI VE MANTIKLI BİR AÇIKLAMA 26/6/2023
YABAN - 13/06/2023
H. Zeki Sungur - Yaban 13/6/2023
SEÇİMİN ARDINDAN - 05/06/2023
H. Zeki Sungur - Seçimin Ardından 5/6/2023
TÜRKİYE KAYBETTİ, ÇUVALDIZ VE İĞNE - 29/05/2023
H. Zeki Sungur - TÜRKİYE KAYBETTİ, ÇUVALDIZ VE İĞNE 29/5/2023
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN - 22/05/2023
H. Zeki Sungur - İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN 22/5/2023
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.275634.4129
Euro36.100236.2448
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri