İYİ Parti, haftasonu büyük kurultayını düzenledi. En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim; "Bu kurultaydan kimse memnun değil." Ankara'da iki gün boyunca süreceği açıklanan kurultay daha sonra tek güne indirilmiş. Partide yapılması planlanan tüzük ve program değişiklikleri herhangi bir öneri gelmemesi nedeniyle(!) iptal edilmiş. 140 delegenin divana verdiği önerge ile parti içi konuşmalar; kapanıştan hemen önceye konularak üyelerin, delegelerin, yöneticilerin vb. konuşması kısmen engellenmiş.

Televizyondan izledik, izlemeyenler ise açıp internetten izlediler. Meral Akşener'in "kahrolsun" diye esip gürlediği; normalde şölen havasında geçmesi gereken kurultayı. Meral Akşener, parti içi fırça ve eleştirilerinde mutlaka haklıdır. Çünkü kendisi taa pandemiden önce sokaklara çıkıp esnaf ve halk buluşmaları yaparken, ülkeyi adım adım gezerken teşkilatlar uyumayı; parti binasında çay içmeyi tecih ediyorlardı genellikle.

Meral Akşener'in öncelikle blok, sonra çarşaf ve en son yarı çarşaf liste formüllerini denemesine rağmen parti içinde sürekli artarak devam eden bir uğultu vardı. Bunun üzerine Akşener, içinde kurultay delegeleri ve milletvekillerinin adının yazılı olduğu bir torbayı göstererek "kura mı çekeyim?" tepkisinde bulundu. Bazılarına göre bu tepki parti yönetiminde zafiyet olarak okunabilir ama ben kendi adıma İYİ Parti'nin part içi muhasebe yaptığını düşündüm. Zaten "hesap vereceğim, hesap soracağım" dedi kürsüde Akşener.

Bana göre yanlış olan ise bunun kameralar önünde yapılması idi. Gerçi basına kapalı olarak yapılan Afyon toplantısında yaşanan olaylar hafızamızda. Hatta Meral Akşener, genel başkanlıktan istifa edip bir süre evine kapanmıştı o dönemde. Son kurultayda ise fırçalardan en çok nasibini alan isimler partiden ayrılan Aytun Çıray ve Yavuz Ağıralioğlu başta olmak üzere birkaç milletvekiliyle parti içi muhaliflerdi. Ancak bu noktada şunu belirtmek istiyorum. Esasında İYİ Parti'de Akşener muhalifi yoktur. Parti içi muhalefet sadece belirli makamlara gelenler için yapılan dedikodular düzeyindedir.

Bu dedikoducuların bazılarını eğer GİK listesine girme durumları olursa açıklayacağımı kurultaydan bir gün önce sosyal medyama yazmıştım. Neden mi? Maalesef parti içinde öyle dedikoducular, öyle iftiracılar var ki dilleri şeytan dilli, elleri dikenli öyle isimler var ki; çirkeflikleri ve pislikleriyle her kademede herkes için yalan üretebiliyorlar. Bunlar, sosyal medyada da uydurma paylaşımlarla insanlara saldırıyorlar. Bu zararlıları bir türlü partiden atamadılar. Çünkü her devirde farklı ilçe/il başkanlarına yanaşıp adeta bir asalak gibi varlıklarını sürdürmeyi başarıyorlar.

Meral Akşener'in bazı kuruculara hitaben salladığı elini gördük, sert sözlerini dinledik. Herhalde Meral Hanım'ı kızdıran "çocuğunun çikolata parası verdiğini, master ücretini partiye verdiğini söyleyen kurucular"dı. Televizyonda yorumcular, bu kişilerin zaten partiden ayrıldıklarını ifade ettiler. Dolayısıyla Akşener'i kızdıranlar yani fırçanın asıl muhatapları parti içinde olmadığı halde; artık bu partide yer almadıkları halde; kürsüden bunları muhatap alıp bu kadar şiddetli çarpışmaya gerek var mıydı? Sanırım yılların birikmişliği yüzeye çıktı. Volkan gibi patladı.

Bana kalırsa İYİ Parti'nin savunumu (ideolojisi) hala belli değildir. Program değişikliği bu yüzden önemliydi. "1985 DSP Programı" ve "1987 DSP Seçim Beyannamesi" yani rahmetli Bülent Ecevit'in bizzat kaleme aldığı ilkeler ve öneriler üzerine 40 yıldır ne CHP ne İYİ Parti daha iyisini getiremedi. Ama AKP, o program ve vaatleri okudu, aynen aldı veya taklit etti. Büyük bir kısmını da uyguladı. Hatta Erdoğan, Ecevit'in 1994'teki "İstanbul'a İkinci Boğaz Kanalı" ve 2002'deki "Sessiz Devrim" proje ve önerilerini bile birebir iktibas etti.

Farklı yerlerde yayınlanan geçmiş yazılarımda 2018'de İYİ Parti'nin aldığı %10, yerel seçimlerde %15 olursa sonraki genel seçimlerde de %22 ve üzeri olursa iktidar olunacak dedim. Oldu mu; olmadı. Çünkü İYİ Parti, 2019 Yerel Seçimleri'ne CHP'yle girdi ve büyükşehirlerden oy alamadı. Bu seçimde ise %22'leri bulamadı. Bulmuş olsaydı ana muhalefet partisi haline gelecek ve bir sonraki seçimde iktidarı garantileyecekti. Ama bunun için teşkilatlarca çaba sarf edilmedi. Hatta oylar %9.68'e düştü. Şimdi CHP ile ittifak yapılmayacakmış deniyor ama Turhan Çömez "pazarlığa bağlı" da diyor!

İYİ Parti'nin kurultayından sonra ne değişecek? Ayrılanlar da yarım doğru konuştu, kalanlar da. Yarım hekimlik hastayı canından eder. 57. Hükümet'in Sağlık Bakanı Osman Durmuş televizyondaki bir programda "Faydalı olmuyorsan zarar verme tıpta ilk kuraldır." demişti. Osman Durmuş'u rahmetle anıyorum. Alınız bu cümleyi parti içinde uygulayınız. Faydalı olamayanlar zarar da vermemeli! Konuşmak için konuşanlar var. Bir şeyi değiştirecek gücün olmadan konuşuyorsan "rijit" olmayı göze almışsın demektir. O kişiler gerek siyasette gerekse hayatta yalnız kalmaya mahkumdurlar.

İnternet kanalı sahibi bir dostumuz, üyesi olduğu CHP'nin üst yönetimini hatta genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu bile gazetesinde eleştiriyor. Ben halen İYİ Parti'nin üyesiyim ve Karşıyaka kurucu üyelerindenim. Ne Akşener'i ne de Kılıçdaroğlu'nu tutup da gazetemde eleştirmem. Çünkü ben yerimi bilirim. Eleştireceksem kendime dönük eleştiri yaparım veya kendi çevremdekilere yönelik söz söylerim. Ama kurumsal kimliği ben dahil herkes eleştirebilir. Tüzüğe göre belki suç sayılabilir ama kurumsal olarak doğru bir kuram yani paradigma oluşturmazsanız parti olarak gelecek için beklentiniz de olmaz. CHP için de İYİ Parti için de kurumsal imaja yönelik eleştiriler olmalıdır.



Kurumsal imaj demişken... "Ömer'in Yolu" kampanyasından ve "Muhafazakar Milliyetçilik" gibi uydurma ifadelerden umarım bir daha dönülmemek üzere kurtulmuştur İYİ Parti. AKP'ye başörtüsüne yönelik anayasa değişikliğinde destek verirse İYİ Parti'nin oy oranı ciddi miktarda düşer. Bu yorumu yapmak durumundayım ve İYİ Parti'ye faydalı olmak adına ise Sayın Genel Başkana "Milli Demokrasi" başlıklı bir yazı göndermiştim, onu tekrar ileteceğimi belirtmek istiyorum.

Bir işletme muhasabesini iyi yapmazsa, bir şirket bilançosunu doğru tutmazsa, bir ülke bütçesini çağın gereklerine göre tanzim etmezse; batacaktır. Batma öykülerinde dikkat ediniz hep kurban edilen dürüst kişiler vardır. Bu kişilerin gitmesi veya gönderilmesinden sonra o kurumlar kısa vadede bir daha toparlanamamıştır. Osmanlı'da nasıl Sokullu gitti devlet gerilemeye başladıysa; bizim için de böyledir. Akılcılığa (rasyonaliteye) ihtiyaç var. Ve bu da amacı doğru benimsemiş (misyoner) ve geleceğe değin hedefleri olan (vizyoner) kişilerle olur. Batmamak için kimi ya da kimleri kurban ettiğimize, eh doğal olarak bir de kendi sağlığımıza dikkat edelim.

Kurban Bayramı'nız kutlu olsun.