Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
FRANSIZ İHTİLALİ IŞIĞINDA BUGÜNKÜ OLAYLAR VE BİZ
03/07/2023
Fransız İhtilali'nden on yıl önce yani 1779'da Linguet şöyle yazar: "Milletler ıstırap çekmektedirler, hükümetler memnun değildir; her iki tarafta her şey, her mevki büyük buhranlardan önceki bir hareket, bir kaynaşma içindedir. Fransa'da bunlar pek yakın şeyler gibi görünmektedir. Makine çok eski ve karışıktır, yay gevşemektedir; makinist takatsiz bir hale düşmekte devlet tamamen bozulmaktadır. Fransa ihtiyarlıktan çekmektedir."
Devrin Avusturya Kraliçesi Marie Therese ise inlemektedir: "İnsanlar ve eyaletler ancak daha mutsuz ve çöküş halinde görünüyorlar; aynı tarzda sürerse, bu durum gitgide ağırlaşacaktır."
İngiltere bugün ekonomik anlamda sıkıntıda. Geçmişte Mallet du Pan sanki bugünü anlatmış. Bakın ne demiş: "İngiltere ağır vergilerin yükü altında eğilmiş, parti zihniyetinden parçalanmış, para hırsıyla ahlakı bozulmuş, kaçınılmaz bir yıkılışın altına girmiş."
Rousseau ise 1772'de şöyle sesleniyor bizlere: "Kendi ağırlıkları altında ezilen bütün büyük milletler inlemektedirler."
Şu cümleler ise Fransız İhtilali* adlı kitaptan: "Devletler borçlu, krediden yoksun, borçları altında ezilmiş bir haldedir ve küçükler büyüklerden de daha bitkindir. Çünkü daha az imkana sahiptirler ve ötekiler kadar israf sevdasındadırlar. Hükümetler, istikrazlara (borçlanmaya) mahkumdur; borç mükellefiyetleri gelirleri yer, bütçe açığı müzmin (kanıksanmış) haldedir."
Mirabeau 1788'de "Avrupa'da vergiler gayet berbat bir şekilde konulmuşlardır" derken Mahmut Garan, ihtilal öncesi Fransa'sını şöyle tarif eder: "Vergilerin yükselişi nispetinde vergiden muaflık, imtiyazlar genişletilmektedir. Bu aksine işleyen bir tedrici (derecelendirme) vergi sistemidir. Asiller ondan (vergiden) kurtulurlar, burjuvalar kendilerini muaf kılarlar. Ezilme köylerde yaşayan millete düşmektedir. Derebeyleri vaktiyle köylüyü kuvvetin suistimallerine karşı muhafaza ederlerdi; artık kuvveti ancak ona karşı kullanıyorlardı. İmtiyazlar bütün imparatorlukta en çok nefret edilen şeydi."
İhtilalin düşünsel bir altyapısı da vardı. Garan; "Okul ve üniversiteler birer tarikat, zümreye fesat şebekeleri oldular. Suçlamada bulunurken hiçbir vicdan azabı duymuyor ve çirkin sözleri birbirlerine rahatça söylüyorlardı. İftiracılar için vücuda getirilmişe benzeyen ihanet ve alçaklık sözleriyle dolu korkunç hitaplar lügati (sözlüğü) bundan husule (bundan ötürü meydana) gelmiştir. Her muhalif konuşan bir rezildir. Her rakip namussuz bir adamdır. Her muarız (karşı çıkan) bir fazilet (erdem) düşmanıdır."
Sanırım bu sözler, bu iddialar ve karalama kampanyaları sizlere de çok tanıdık geldi. Mesela Türkiye'de iktidarın bakanlarına veya başındaki zata ola ki hoşlarına gitmeyecek bir soru sorduğunuzda sizi nelerle suçlarlar? Fetöcülük, HDP ile işbirliği, hainlik, satılmışlık ya da hepsi birden. J. J. Rousseau kendi asrını şöyle izah ediyordu: "Bu asır bilhassa kinlidir ve kötülük düşünür." Biz de bu asrı yaşamıyorsak neyi yaşıyoruz?
Fransa devrime doğru adım adım giderken müstebit (zorba) sayısı artmış müsamaha (hoşgörü) ise azalmıştı. Garan bu kez "Herkes kendi nefsini sevmekten çok kendisi olmayana karşı kin beslemektedir. İnsanların kendi partilerine bağlılık göstermeleri muhabbetten hele saygıdan değil fakat yalnız ve ancak karşıki partiye kinden dolayıdır."
Bu cümle de size tanıdık geldi mi?. İşte Türkiye'de son 5 - 6 yıldır partilerin ortaklaşması ve partililerin siyasi mobilitesi (hareket halinde olmaları) Fransız İhtilali öncesi politik odaklarda da varmış. Bu durumda kitlelerin davranış şekliyle ilgili olarak cihanşümul (evrensel) diyebilir miyiz?
Montesquieu, Voltaire, Rousseau; Fransız devriminin fikri planını ortaya koymuşlardı. Rousseau, Mirabeau vasıtasıyla (aracılığıyla) "Allah bile adalet huzuruna çıkarılıyor. Allah hukuka tabi (bağlı) oluyor" diye yazmış. Bu bana "Fiyatları Allah tayin ediyor (belirliyor)" diyen ülkemiz politikacılarını anımsattı. Ve Rousseau "Genel irade, hak ve akıldır. Müşterek (ortak) iradeniz aklın kendisidir. Sizler Tanrılarsınız" diyerek fikri silahları ateşlemiş oluyordu. Buradaki düşünce Hallac-ı Mansur'un En'el Hakk felsefesini yansıtmaz. Burada, ancak Allah'ın kudretiyle düzelebileceğine inanılan sistemden bahsedilmekte, sorunlar yığınının üstesinden gelmek için halk iradesini ortaya koymak ve imkansızı başarmak anlamı anlaşılmaktadır. Unutmayalım ki Rousseau bunları yazdığında Ortaçağ henüz bitmemişti. Halkın geneli dini mucizeler safsatası ile oyalanıyordu.
Kral XIV. Louis, bir dönem sert davranarak vergi istisnasını kaldırmış ve 40 bin kişinin muafiyeti silinmiş. Memleket gelişmiş. Ancak daha sonra kralın kalbine bir iyilik hasıl olmuş. Sükun etmiş (Durgunluk) ve asilzade (soylular) sınıfının haline gitgide daha fazla acıyarak; rütbeler, mevkiler, ödenekler, hatta karlar, asil küçük hanımlara ünvanlar vermiş.
Garan bu durumu "Asilzadeler sınıfı refah içinde, Fransa ise perişandı" diyerek özetliyor. Ancak halk büsbütün unutulmaz. Ya da unutulmuş gibi yapılmaz. Garan " Bir yandan milyonlarca insanı dilenci haline getiriyorlar, bir yandan sadaka veriyorlar. Hastaneler yapıyorlar, sonra da bunları dolduruyorlar" diyor.
Bizde de öyle değil mi? AKP bir yandan halkı fakirleştirirken bir yandan da lütfedip sosyal yardımlarla halka destek sağlıyormuş görünümünde. Devasa hastaneler yapılıyor, elbette bunlar hasta garantili işletmeler oluyorlar. Ve sonra halk, gelinen noktada; 2023 yılında dahi ilaç bulamadığı için hasta oluyor, kızamık oluyor. Bu hastanelere müşteri oluyorlar. Tüm bunlar olurken yani derin yoksulluk artarken hiç etkilenmeyen bir kesim de var ülkemizde. 5'li çete gibi. Bunlar da AKP'nin atıfetine (eğilimine) mazhardır (erişmiştir). Tıpkı Fransa kralının lütuflarına mazhar olan halkın yalnızca %3'ünü oluşturan asiller ve ruhban sınıfı gibi.
Ezilen halk, hayatla ölüm arasında kalmıştır. Adeta yaşayan bir ölüdür; devrim öncesi Fransa'sında. "Allah'ın yaşaması için yarattığı mahluk (varlık) unutulmuş gibidir" diyor Garan.
Fransız İhtilali'ne giderken ülkenin ekonomik durumu nasıldı? Amerika kıtasındaki savaşları kaybetmişti ve kıta Avrupası'nda da sürekli tehdit altındaydı. Ülke borçluydu ve borcu çevirmek için sürekli halktan daha fazla ürün ve vergi toplanıyordu. Bu da halkın öfkesini gitgide artırıyordu. O yıllarda bir Fransız günde ortalama 800 gram ekmek yermiş. Ekmek kıtlığı başlıyor, büyük mülkler tehdit altına giriyordu. Zaten ihtilal başlayınca ve terör devrine kadar halk ekmek ya da ürün saklandığı düşünülen her yeri basarak, yağma etmiştir.
Günümüzdeki Fransız olaylarına da baktığınız zaman benzer görüntüler görürsünüz. İnternette spor lüks bir arabayla hızla vitrin camına çarpıp bir mağazanın soyulmasını yani eylemcilerin lüks bir mağazaya girmesini ve mağazayı talan etmesini sadece bir tedhiş (sokak terörü) olarak mı göreceğiz? Onlar Fransız İhtilali'ni gerçekleştiren Paris halkı gibi açlar mıydı? Yoksa bu yağmaları gerçekleştirenler açgözlüler mi? Benim de hocam olan Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen'in geçtiğimiz günlerde Habertürk kanalında kullandığı bir ifade vardı. "Açgözlülük Enflasyonu". Acaba Fransa'daki olayları bu çerçevede mi okumak lazım? Yine Sayın Küçüközmen demografik tehlikeye dikkat çekmişti. Fransa'da bugünlerde gerçekleşen sokak olaylarındaki aktörlerin ağırlıklı olarak ülkeye dışardan göçenler tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Örneğin, internette arabası zarar görmesin diye aracını bulunduğu konumdan başka bir yere çekmek isteyen bir Fransız vatandaşının Suriyeli eylemciler tarafından elinin kesilerek kanlar içerisinde sokakta bırakılmış ve acı çeker görüntüsü yüreğimi yaraladı. Benzer bir tehlike 13 milyon sığınmacı barındıran ülkemizde de her an ortaya çıkabilir mi? Bazı adi olaylar olarak Türk Polis Teşkilatı tutanaklarına geçen olaylar var ki; aslında bu tehlikenin, bu vahşetin çoktan başladığını işaret ediyor bizlere.
Çok değil daha birkaç gün önce oğlunun iş bulamadığından yakınan bir anneye Macron "Sizinle beraber limana gitsek orada en az 10 tane işçi arayan işletme görürüz" diye yanıt verdi. Bu olay Türk haber sitelerinde paylaşıldığınca altına yapılan yorumlarda halkımızın ağırlıklı olarak şöyle yazdığını gördüm: "Macron, Erdoğan ağzı ile konuşuyor."
Fransız İhtilali'nde tierzeta (halkın geneli) ile asiller çarpışmış. Millet fikri böyle bir ortamda yeşermiş. Dönemin ünlü papazı Sieyes ise kendi kendisine soruyor: "Millet ne demektir?" Cevabı yine kendisi veriyor: "Müşterek bir kanuna uyarak yaşayan ve aynı hukuk sistemine göre temsil edilen bir ortaklar bütünü". Papaz Sieyes asil sınıfı "korkaklığıyla, medeni ve siyasi imtiyazları (ayrıcalıkları) ile halka yabancı" olarak tanımlıyor. Kendisi de dini bir görev yerine getirdiği halde ruhban sınıfını, halktan ayrı bir sınıf olarak görmüyor. Ruhbanlığın bir ayrıcalık değil ancak meslek olabileceğini söylüyor ve din görevlilerinin politik düzeydeki yerini koca bir hiç olarak nitelendiriyor. Sieyes'e göre ruhban sınıfı aslında hiçbir şey olduğu halde bir şey olmak isteyen bir topluluktur.
Ve Fransa'da milli partiler kuruluyor. Bunlar daha çok reformcu kaynaşmaların olduğu kulüplerdir. Gazete sayısı da artıyor. Üç gruptan oluşan Etajenero Meclisi için seçimlere gidiliyor. Ancak avamlık endişesiyle 6 liralık bir seçim vergisi konuluyor. Bu parayı ödeyemeyen seçmenler oy kullanamıyor. Sırf bu nedenle Paris'te 500 bin seçmen sayısı 50 bine iniyor.
Etajenero genel bir meclistir ve düşünün halk bir anda yokluktan varlığa geçiyor. Bu Genel Meclis, Garan'a göre "Sonradan çatışan sınıfların henüz doğan hürriyetlerinin beşikteki kardeşler gibi şefkatle kucaklaştığı andaki yüce anlaşma" izlenimini vermektedir.
Fakat daha sonra nüfusun %97'sini oluşturan tierzeta (genel halk) grubu, o dönemki temsil sistemi nedeniyle mecliste ancak 1/3 lük temsilinden ötürü halktan yana sonuç alamadıklarını görür ve Tenis Kortu Yemini diye bilinen yeminle kendilerini halkın tek temsilcisi ve Ulusal Meclis olarak ilan eder. 14 Temmuz'da Paris şehrinin en büyük silah deposu ve aynı zamanda işkenceleri ile meşhur hapishanesi Bastille'i ele geçirir. Fransız İhtilali döneminde tahtta XVI. Louis vardı. Kral, Paris'ten 20 km ötedeki Versailles Sarayı'nda yaşarken yaşanan olaylara sıradan bir isyan gözüyle bakar. Kararsızlığı ve hareketten çekingenliği ile bilinen krala yardımcısından itiraz gelir. "Hayır, Kral hazretleri. Bu haşmetli ihtilal."
Fransa'da tam da devrimin yıl dönümüne giderken sokak olayları büyüdü. Bazı gazetelerin banliyö ateşi dediği bu olaylar esnasında 17 yaşındaki bir gencin polisin dur ihtarına uymaması nedeniyle ölmesi sonucu gösteriler ve olaylar şiddetlendi. Fransa Hükümeti çareyi sokağa çıkma yasağında bulmaya çalışırken Cumhurbaşkanı Macron'un 21 Haziran'da Dünya Müzik Günü kutlamasındaki konserde çekilen görüntüleri adeta yeni gibi yansıtılarak "Macron konserde eğleniyor" yalanı uyduruldu. Tıpkı Fransız İhtilali'nde Kraliçe Maria Antoniette'in "Ekmek bulamıyorlarsa pasta (makarna) yesinler" dediği iftirası ya da kralın devrimi temsil eden "mavi beyaz kırmızı kokartı saraydaki partide ayaklarıyla çiğnediği" yalanı gibi.
AKP medyası, Fransa'daki olaylardan büyük bir memnuniyetle bahsetmekte, adeta Allah'ından bul dercesine başlıklar atmaktadır. Öte yandan AKP kitlelerinin fanatikleri ise internet ortamında; "zevk alarak izliyoruz" diyecek kadar alçalmaktadırlar. Fransa'daki olayları, göçmenlerin çıkardığı problemleri zevkle izleyenler; o çok sevdikleri göçmenler bir gün kendi boğazlarına bıçak dayadığında kendi hallerini de gülerek izleyebilecek midir? |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024 |
Devamı |