Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen
coskunkucukozmen@gmail.com
VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR
10/07/2023 Zam bekleniyordu ama ne kadar olacağını, ölçüsünü söylemek mümkün değildi. Çünkü bunlar kamuoyundan ilk etapta çok fazla dillendirilmeden, kamuoyunun bilgisine sunulmadan hazırlanan taslaklardır. Çünkü insanlara zam yapılacağı söylendiği zaman birdenbire bir panik halinde bir şeyler yapması artık alışılmış bir davranış. Örneğin benzine 2 lira zam yapılacak dendiğinde gece 24'ten sonra insanlar evlerinden çıkıp bir defa benzin almak için uykularından veya oradaki rahatlarından fedakarlıkta bulunuyorlar. Anlaşılabilir bir tarafı da var bazı insanlar için anlaşılamaz tarafları da var ama insanlar bunu yapıyorlar yani etkilenmemek için bir şeyler yapma telaşına giriyor. Zengin, fakir hepsi...
Şimdi bu kadar zam nereden geldi, nasıl geldi, niye geldi? Gayet basit. Yani bizim bir kaynak ihtiyacımız var. Kaynak ihtiyacımıı aslında kendimiz yarattık. Çünkü vaatlerde bulunduk; maaşlara zam gelecek dedik. En düşük memur maaşı şu olacaktır denildi. Emeklilere şunu vereceğiz işte KKM'lerle ilgili harcamalar, ödemeler falan derken bunların bir şekilde karşılanması lazım. Sistem bu sefer böyle bir yöntemle ilk etapta günü kurtarma adına hareket etmiştir.
Günü kurtarma; evet! Ben onu öyle ifade ediyorum; kimse kusura bakmasın ben de bu ülkenin ferdiyim, senelerce hizmette bulundum devlette, halen görev yapıyorum ve netice olarak bunu söyleyebilirim. Çünkü günü kurtarma politikalarıyla bir yere varılmıyor ve bununla ilgili küçük bir anektod anlatmak istiyorum.
1986 ya da 87 yılıydı Wall Street gazetesinde bir kavram gördüm. “Latin Amerika'nın Laneti Kısa Vadecelik” şeklinde. Yazının tamamını okuduğunuz zaman ülkeleri krize götüren noktaya girdikten sonra kısa vadecilik tutumları daha belirgin daha net ve daha acımasız olabiliyor. Bu kısa vadecilik orta ve uzun vadeli planlama yapmayı engellediği için bu politikalara bir kez girildikten sonra o politikalardan kolay kolay çıkılmıyor.
Şu an için ben bir program göremedim ortaya. Burada kalkıp zam yaptıktan sonra bizim bir sonraki aşamamız budur denilmiş olsaydı, kısa vadecilik demeyecektim ama bu da olmadı. Kaynak bulamadığınız zaman en kolay erişebileceğiniz noktalar zamlar oluyor, vergiler oluyor, harçlar oluyor doğal olarak. Aslında bu rasyonel bir karar. Para yoksa ne yapacaksınız? Söz vermişsiniz, sözünüzü tutacaksınız. Oradan alıp bu tarafa vereceksiniz. Evet “rasyonel” kelimesi “akla uygun” demek ama birazcık da koşulları dikkate aldığınız zaman o koşullardaki en rasyonel şeyi yapıyorsunuz. Aslında irrasyonel neticede yapılan şeyler.
Size zam veriyor devlet ama bu zammı çok daha fazla geriye alıyor. Niçin daha fazla geriye alıyor, çünkü insanlar zam beklentisine girdikleri zaman irrasyonel davranıyorlar ve tüm ürünlere zam yapıyorlar. Bunu birkaç kez farklı tv programlarda ve yazılarımda açıklamıştım sanırım ama tekrar dile getirmiş olayım. “Greedflation” denilen yani açgözlülük enflasyonu var. “Her şeyin fiyatı artıyor ben de zam yapıyorum” diyerek hareket etmek. Örneğin domatese patatese aklınıza gelecek her türlü ürüne zam yapıyor ve bu yapmış olduğu zam aslında maliyetin ötesinde. Biraz da kendi refah seviyesini tutturmak için yaptığı zam. Burada sakın ola ki şu anlaşılmasın; küçük esnafı falan suçluyor değili. Büyük şirketler de yapıyorlar bunu ve bunu Türkiye sınırları dışarısına çıkaralım.
IMF'nin bundan birkaç gün önce internet sitesinde yayınladığı ifadelerden bir tanesiydi bu. “Corporate profit” dediği şirketlerin karlarındaki aşırı artışın içinde enflasyon oranının ötesinde zam yaparak, kendi reel verilerini yine belli bir karlılık seviyesinde enflasyona karşı galip gelebilecek seviyede tutmalarını amaçlayan bir sistem, bir yaklaşım da bu. Dünya bundan muzdarip biz de bundan muzdaribiz. Ama bizim önümüzde bir ekonomik plan olması lazım.
Yeri geldiğinde örnek kabul ediyoruz. ABD, Avrupa böyle diye... Evet Amerika Birleşik Devletleri'nin bir enflasyonla mücadele programı var ve bu program çerçevesinde hem kamuoyu hem diğer bankalar hem piyasa oyuncuları sürekli bilgilendiriliyor ve sürprizler olmuyor. Aramızdaki en büyük fark o. Sürpriz olmuyor. Mutlaka bir hesabını kitabını yapıyorlardır diye düşünüyorum ben. Deterjana zam mı yapıyorsunuz ama turşuya niye yapmıyorsunuz? Salçaya yapıyorsunuz öbürüne yapmıyorsunuz tüketime mi bakılıyor, fiyata mı bakılıyor nelere bakılıyor; vardır TÜİK'in bir bildiği!
Hatta geçen gün değerli Güven hoca bir yazısında İstatistikleri Ayarlama Enstitüsü ifadesini kullanmış TÜİK için Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabından esinlenmiş muhtemelen. “İstatistikler yalan söylemez, ama istatistiklerle çok iyi yalan söyleyebilirsiniz” diye bir sözle karşılaşmıştım ilk doktora çalışmama başladığım zaman bir istatistik hocasından. Dolayısıyla istatistikleri kullanarak her şeyi yapabilirsiniz ama konu bu değil.
Orta vadeye hitap edebilecek bir ekonomik program bir acı reçete var. Benim ufukta gördüğüm Türkiye'yi işte doğrudan yabancı yatırım ya da portföy yatırım ya da bir miktar para, SWAP anlaşmasıyla falan bunlarla durum düzeltilebilir mi? Hayır düzeltilemez kesinlikle. Bizim esasında şu an içinde bulunduğumuz duruma istediğiniz ismi verin fark etmiyor.
Finansal kriz deyin dar geçit deyin dar boğaz deyin ekonomik sıkıntı deyin ne derseniz deyin fark etmiyor. Ama bunu baştan düzenleme gibi bir imkanınız var. Mesela çocuklara tasarruf etme alışkanlığının önemi, döngüsel ekonominin önemi, bir şeyi uzun süre kullanabilmenin önemi, gereksiz olarak en fazla tüketilen şey bu ülkede boşa tüketilen şey zaman bunun önemi çok önemli. Bir diğer kaynak insan kaynağını çok israf ediyoruz. Çünkü sokaklar iş yapmadan ve dolaşan insanlarla dolu. Yani böyle bir şey olamaz olmamalı. İnsanların çalışmak isteyip iş bulamaması ya da iş beğenmemesi gibi bir durum da şu an kesinlikle içinde bulunduğunuz sistemin bir sonucu.
Bunun dışında bir de başka şeyler var üyesi olduğum platformlarda, sosyal medya gruplarında en çok konuşulan şeylerden bir tanesi “o kadar okumamıza lüzum yokmuş ki işte şu mevkideki bir insanla işte şu mevkideki bir insan neredeyse aynı maaşı alıyor.” Niye? Çünkü öyle bir ayarlama yapıldı. Şimdi bunların hepsine baktığımız zaman insanlarda çalışma şevki kırılıyor. İnsanların iş yapma ya da niteliklerini artırma gibi çabalarının önüne geçiliyor. Bir yurt dışı furyası var hani gidersek kurtulacağız diye ki ben buradan söyleyeyim yok öyle bir şey! Kimse sizi kırmızı halı sererek beklemiyor. Eğer öyle bir şey olsaydı bugün demografik yapımızı çok farklı şekilde değiştiren 10 milyona yakın insan bugün hepsi yurt dışına rahatlıkla çıkardı.
Burada yapmayı zul gördüğü mesleği yurt dışında yapanlar var tabii. Alınan ücretle elde edilen yaşam ve refah seviyesi yine sanki burada o mesleği yapıyormuş gibi bir imkan sağlıyor orada. Bunu da dikkate almak lazım. Bir yabancı öğretim üyesi, geçenlerde yine sosyal medya platformunda yazdı. Türkiye'ye diyor müracaat ettim Türkiye'de bana önerilen para diyor işte X ülkesindeki bir kafe house'da hizmet veren kişininaldığı maaş kadar maaş teklif ettiler diyor.
İşin ilginç tarafı şu. Bizim niteliği artırmaktan başka hiçbir şeyimiz yok, çıkışımız yok. Niçin dersiniz? Bakın biz şu an için eğlence olarak görüyoruz değil mi? Chat GBT gibi yaratıcı ya da birçok şeyi kendisi yapabilen yapay zekayı... Yapay zekanın yarın öbür gün başımıza ne işler açabileceğini biliyor muyuz acaba? Yapay zeka denilen sürecin bir süre sonra insan makine etkileşimi neticesinde insanlığın ortalama zeka seviyesini çok ilerilere taşıyacağını ama bunu sadece uçtaki bir grubun yapacağını biliyor muyuz? O zaman bizim şimdiden yapay zeka ile çalışan, çalışabilen, çalışabilecek olan bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor.
Yaz tatilleri çok önemli. Bu yaz tatillerinde çocuklar için bilim kampları, hazırlık eğitimleri yabancı eğitim dersleri ki İngilizce yine işin olmazsa olmazı. Bugün Yapay Zeka İngilizce olmadan hakikaten kolay kolay çözümlenebilecek bir şey değil bunları öğrenmeleri gerekiyor. Bunlara ilgi duymaları gerekiyor. Bu şekilde yönlendirmelerin olması gerekiyor. Yarın bir çok insanın işsiz kalması durumunda ne yapılması gerekiyor bunun düşünülmesi gerekiyor.
Evrensel asgari ücret diye bir kavram icat ettiler. Dediler ki efendim artık teknoloji sayesinde işsiz kalan insanlara bir miktar para verelim bunlar o parayla geçinsin, idare etsin. Bu mümkün değil. Geçinecek bir miktar bile olsa insanın yapısı, psikolojisi boş durmaya müsait değil. 30 yaşındaki bir insanı al bilgisayarla oyna, telefonla oyna, parkta otur diye mi oyalacaksınız? Bu insanlar çalışmalı ya da yapay zekayla birlikte çalışmayı öğreteceksiniz. Olağanüstü bir değişim ve dönüşüm sürecinin arifesinde yaşadığımızı ifade etmeyelim. Evet, bazen kendimi kaybedip kapsam dışına çıkabiliyorum. Vatandaş olarak önümüzdeki ay ne yapmalıyım diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Keşke önümde böyle bir kristal küre olsaydı da sorsaydım. :) Yarın ne olacak? Zamlar zamları doğuracak ama bunun da tabii bir sınırı var. “Nasıl olsa yarın gelip insanlar benden yine domatesi 55 lira da desem 65 lira da desem almaya devam edecekler” diye düşünenler var. Hayır efendim. Almayacaklar. Belli bir rakamdan sonra vazgeçecekler. İkame ekonomisine geçilecek belirteyim.
Sorunun çözümü yine bizde. Yani pantolonum mu yırtıldı, söküldü? Dikeceğim, gerekirse yama yapacağım. Düğmesi mi koptu? Düğme bulamadıysam işte aşağıdan bir tane düğmeyi yukarı işte şurada bir düğme var süs bunu çıkaracağım bu tarafa takacağım, işte bir şeye bir şey olduğu zaman bunu kullanacağım, gereksiz harcama yapmayacağım. Denilecek.
Ekonomi aynı zamanda kurallarını iyi uygulamadığınız zaman çok iyi öğretici bir bilim dalı. Yani insanı sıkarak, acıtarak, üzerek öğreten bir bilim dalı. Bizim buradaki en büyük eksikliklerimizden bir tanesi bunu çok sık söylüyorum. Adam Smith en büyük ekonomistlerden bir tanesi ama asıl birinci alanı çalıştığı alan, disiplini felsefe. Bu ülke düşünmesini, felsefeyi bir şekilde özümsemek zorunda. Sosyolojiyi, antropolojiyi özümsemek zorunda. Bugün hangi ilkkulda ortaokul ya da lise seviyesine bu dersler gereğince yeteri kadar verilmiyor. Bunun eksikliğini ben İngiltere'ye master sonra da doktoraya gittiğim zaman çok çektim bireysel olarak. Kendi çalışmalarımın hiçbir şekilde yeterli olmadığını gördüm. Yani bir şeyin mantığını felsefesini kapmadan öyle kafanıza estiği gibi kısa vadeli yaklaşımlarla bu işi çözemezsini.
Ekonomiden sorumlu saygıdeğer Merkez Bankası Başkanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı hatta Cumhurbaşkanı. Sizler bu ekonomiden sorumlu bir ekipsiniz. Bir sonraki aşama nedir? Bir sonraki aşamada nelere dikkat edeceksiniz? Bir şeyi düzeltiyorsunuz başka şey bozuluyor. Siz ne yapmak istiyorsunuz? Bize yüksek çözünürlükte bir uydu fotoğrafı verebilir misiniz? Yani enflasyon için.
Niye verilmiyor? Onu da konuşalım. Birincisi “ben de bilmiyorum vallahi ne olacağını hayır olsun işimiz” gibi. İkincisi “bu çok gizli bir politika, on yirmi yıl otuz yıl böyle idare edeceğiz o süre bitip yeni koşullar geldikten sonra biraz da onunla idare edeceğiz” gibi. “İşte yerel seçimler var peki bir sonraki aşama nedir? Allah bilir! Yani Allah'ın dediği olur” gibi.
Biraz önce yukarıda ifade ettiğim gibi yapay zeka ve teknoloji sürecini ıskaladığınız zaman emin olun biz bugünleri de arayacağız. Bu sefer net ithalatçı olacağız. Biz bunları ödeyemeyeceğiz; birçok yazılımı, çizilimi, cep telefonu, bilgisayarı ve benzerlerini. Ödeyemediğimiz zaman bu sefer ligin dışında kalacağız. Hiçbir şey anlamayan, bilmeyen konumuna düşeceğiz. Yani bugün sıfır olarak, harika diyebileceğimiz üstünde kamerası olsun bilmem kaç çekirdekli işlemcisi ekran kartı gibi özellikleri olsun bir bilgisayar almaya kalkın bakalım. Ya da dört dörtlük bir cep telefonu, yayın yapabileceğiniz bir sistem almaya kalkın bir bakın bakalım ne kadar? Bu her bir yazılım için ödeyeceğiniz paraya bakın. Ya da risklere karşı kullanmış olduğunuz antivirüs programlarına bakın. Bunların hepsi para, hepsi bütçe ve biz bunların hepsinde maalesef ve maateessüf dışarıya bağımlıyız.
Burada 80 milyon insanımız var. Genç nüfusumuz var diyorsanız bunları nasıl yetiştiriyorsunuz? Bunlara ne öğretiyorsunuz? Müfredatta ne var? Yani bunlara tekrar bakmak, bakmakla kalmamak görmek, görüp değiştirmek, düzenlemek, yenilemek, çağın gereklerine taşımak hatta açığı kapatmak için çağın ötesine, ilerisine taşımak gerekiyor. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK - 08/09/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK 8/9/2023 |
EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR - 28/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR 28/8/2023 |
MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARI NE OLACAK - 26/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - Memur ve Emekli Maaşları Ne Olacak 26/8/2023 |
TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR - 21/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR 21/8/2023 |
EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ - 10/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ 10/8/2023 |
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 - 08/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 8/8/2023 |
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 - 01/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 1/8/2023 |
FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023 |
KÜRESEL DURUM BİZE NE SÖYLÜYOR? - 30/06/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen -KÜRESEL DURUM BİZE NE SÖYLÜYOR? 30/6/2023 |
Devamı |