• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
MEDYA VE İLETİŞİMDE BRANŞLAŞMA
07/08/2023

Medya ve İletişim Bölümü'nde ikinci sınıfı bitirdim. Eylül ayında üçüncü sınıfa geçmiş olacağım ve branşlaşmaya gideceğiz. Ben okula afla gelen; yani zamanında kaydımı sildirdiğim için bu sene Cumhurbaşkanlığı affı ile dönen öğrenciyim. 2014'te sözel alanda üniversite sınavında iyi bir puan elde ederek İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Medya ve İletişim bölümünü kazanmıştım.

Branşlaşma tercihini yedi yıl önceki öğrencilik dönemimde yapsaydım, gazeteciliği tercih ederdim. Ancak bugün ben gazeteciliğin önünü çok kapalı görüyorum. Bugün gazete, özellikle de yazılı basın çok az tüketilen bir ürün oldu. 30 yaş altı için gazete bir şey ifade etmemeye başladı. Daha da kötüsü gazeteler de çeşitli siyasal, sosyal, ekonomik nedenlerle saygınlığını yitirdi. Bu durum beni son derece üzüyor. Hem geçmişte haftalık bir gazetede editörlük yapmış hem de çeşitli gazetelerde çalışmış biri olarak, hem de halen zaman zaman gazetelerde haberleri, yazıları yayınlanan ya da haber olan bir vatandaş olarak üzülüyorum. Eskiden gazete okumadım mı kendimi eksik hissederdim. Şimdi haftada veya on günde bir gazete okuyorum. Grup Gazetesi gibi tematik ve haftalık gazeteler haricinde diğer gazetelerin yok olacağını düşünüyorum.

Gazetenin hayatımda kapladığı yeri özellikle pandemi sürecinden itibaren neredeyse tamamen internet haber siteleri aldı. Her sabah önce gazete manşetlerini tarıyorum. Televizyonu çok az izlediğim için kaçırdığım bir haber varsa ya da dikkatimi çeken bir haber ön sayfadan verildiyse onları okumuş oluyorum. Ardından İzmir'de takip ettiğim yerel haber sitelerine giriyorum. Haberlerine bakıyorum. Çoğunlukla aynı haberler oluyor ama kentte ne olmuş ne bitmiş öğrenmiş oluyorum.

İnsanların, haberciliğe bakışı değişti. "Kapsül haber" diyorum ben yeni tip haber anlayışına. Yani insanlar, adeta Twitter paylaşımı ile bir Instagram gönderisi ile ilgilendikleri alandaki haberi hap gibi yutmak istiyorlar. Üstelik her habın bir de hazım süresi, etki süresi vardır. Burada o süre de az. Örneğin gazeteyi elime aldığımda hem dokunma duyum hem görme duyum aktif oluyordu. Bu da doğal olarak gazetede okuduğum haberlerin aklımda daha uzun süre yer edinmesini sağlıyordu. Aynı şeyi internette okuduğum haberler için söyleyemeyeceğim.

Eski tip habercilikte gazete, ertesi günün gazetesi gelinceye kadar değerli idi. Şimdi daha öğlen olmadan gazetede yer alan haberler eskiyor yani bir anlamda çöp oluyor. Buna alternatif olarak "Gazete Oksijen" gibi daha rafine gazeteler çıktı. İşte bizim Grup Gazetesi var derneğin. Ya da belediyenin Gazete Karşıyaka'sı var. Bu tarz gazeteler çıkmaya da devam edecektir. Ancak onları da gazetecilik kaygısı ile değil de dergi çizgisinde harket ettiği için haberciliğin tanıma tam olarak uygundur diyemiyorum.

Yerel gazeteler de haftalık olabilir. İzmir'de 9 ayrı gazete çıkacağına her gün biri çıksın daha iyi olacaktır. Çünkü İzmir'deki yerel gazetelerin işi baştan savması, adeta belediye bültenleri gazetesi halinde yayın yapması da bence şehrimizin gazete okuma alışkanlığına ciddi ölçüde zarar vermiştir. Bu gazetelerde belediyeler hakkında en ufak bir eleştiri göremezsiniz. Görürseniz mutlaka o belediyeden ilan alınamadığı için karşı saldırı olarak haber yapılmıştır.

Gelişen teknoloji, görseli daha görünür kıldı. Görsel tüm alanlarda öne çıktı. Tarihsel olarak baktığımızda; resim, sonra fotoğraf sonra renkli fotoğraflar devreye girdi ve televizyon sayesinde hem görüntü hem de ses evlere aynı anda iletilir oldu. Sinema elbette televizyondan daha önce bu işlevi sağlıyordu ama televizyon kitlesel bir iletişim aracı oldu. Sinemaya bir sanat diyebiliriz bu anlamda. Ancak televizyon bir kitle iletişim aracı.

Tek kanallı ekranlardan bugün binlerce kanalı izleme imkanı tanıyan akıllı televizyonlara geçtik. Eskiden evimizde bir yükseltici aracılığıyla ilkel antenlerle televizyon izlerdik. Sonradan kablolu yayın ve uydu çıktı. Dünya'ya erişebilir olduk. Tüplü televizyonlardan 4K led ve oled ekranlı ultra ve full artı full HD pikselli teknolojileri ve devasa büyüklükteki ekran boyutları ile üretilenlere geçtik.

Bütün bu teknolojik gelişmelerde; sinema ile televizyon, kişiselleştirmeyi de içine alarak cebimize girdi. Bunu sağlayan elbette internetti. İnternet bizi istediğimiz içeriği seçme ve internetin olduğu her yerde izleme konusunda özgürleştirdi. Ya da bağımlılaştırdı da diyebiliriz. İnternet çağında bir şeyleri izlemek, haberdar olmak ya da öğrenmek için bahanemiz kalmadı. Üstelik çerezlerle verileri biz gönüllü olarak sunar hale geldik. Bu da bizi zaman zaman yankı fanusuna aldı. Yani hep benzer şeyleri görür olduk.

Ben, radyo – tv – sinema bölümünü hem çağın gereği olarak daha önde olduğu için hem de yapay zekaya yani bir sonraki teknolojik evreye daha yakın olduğu için okulda branş olarak seçmeyi düşünüyorum. Örneğin 10 Ağustos 2021 tarihinde başkanı olduğum sivil toplum kuruluşu bünyesinde Youtube üzerinden Grup Televizyonu adlı kanalı kurduk. Evet bizim elektronik ortamda yayımlanan ve yukarıda da belirttiğim üzere Grup Gazetesi adlı gazetemiz de var ama televizyon ile daha çok kişiye erişme imkanımız oluyor. Grup TV'de önceleri bir videomuz 100 izlenmeyi geçtiğinde hele 200'e ulaştığında seviniyorduk. Şimdilerde sosyal medya uygulamalarının da desteğiyle 1.5 milyon dolayında izlenen kısa videolarımız mevcut.

İnternet sayesinde bu görsel araçlar, bize geleceğe yönelik bir anı birikimi de sağlıyor. İstediğimiz içeriği kolaylıkla buluyoruz. Aynı şeyi gazetede sağlamak en azından kısa sürede mümkün olmazdı; bunun için gazetelerin tozlu arşivlerinde epeyce zaman geçirmek gerekirdi. Üstelik gazeteler çürüyüp parçalanabilir, saklaması da zordur.

Halkla ilişkiler ve reklamcılık bana göre değil. Evet belki iyi reklam fikirleri verebilirim. Ki daha önce reklamcılık bölümünde okuyan ya da reklam firmalarında çalışan arkadaşlarımız bana çeşitli briefler için danıştılar, "halk çocuğu" diyerek fikrimi aldılar ve bazılarını da uyguladılar. Ancak halkla ilişkiler ve reklamda netice itibariyle müşteriye kendini beğendirme gereği var. Yani maddi çıkarlar daha yoğunluklu. Ben sanırım o yaradılışta biri değilim. Eski halkla ilişkiler böyle miydi emin değilim. Çünkü güler yüzüyle Sancar Maruflu aklıma geliyor. İzmir baba Sancar Maruflu. Türkiye'nin ilk halkla ilişkilercilerindendir Sancar Maruflu, Betül Mardin gibi. Ayrıca İzmir'de ilk halkla ilişkiler ajansını kurmuştur. Bugün doğum günü. Yaşasaydı kendisine telefon açar fikir alırdım. Onu gerçekten çok özlüyoruz. 

Radyo, tv, sinema ise hem para kazandırıyor hem de sanatını icra etme imkanı sunuyor. Ticari kaygı her alanda vardır; ancak neden bu kaygıyı güdüyorsam biraz da eğlenmeyeyim ve kendimi, kendi görüşlerimi sürece dahil etmeyeyim diye düşünürüm. Yazı yazmakta başarılı olarak addediyorum kendimi. Bunda farklı alanlarda yaptığım okumalar, gittiğim kurslar ve elbette aldığım Türk Dili ve Edebiyatı lisans eğitimimin önemli bir payı var. Bunu senaryolara çevirip sanatsal ağrılığı yüksek ya da belki de eğlendirme amaçlı filmlere çevirebilirim. Bir dram çekebilir ya da bir belgeselde toplumun aksayan ya da renkli yönlerini gösterebilirim. Bu branş televizyonda günlük ya da haftalık programlarda metin yazarı ya da diyalog yazarı veya sosyal alanda içerik sağlayıcısı gibi olanaklar da sağlıyor. Şüphesiz ekran karşısına geçip program da sunabiliriz.

Yıllar önce öğrenciyken TRT'de bir radyo programına konuk olarak davet edildiğimde çok heyecanlanmıştım. Hayatımda ilk defa bir radyo programına konuk oluyordum ve bu radyo TRT idi. TRT'nin İzmir Bölge Müdürlüğü'nün kapısından içeri girmek, aralarında TRT'nin belki de ilk yıllarından beri orada olan yaşça epeyce büyük kişilerin arasından geçip; asansörle üst katlara çıkıp canlı yayını temsil eden o kırmızı ışığı görmek; o tuşları, o panelleri, o stüdyoları görmek, o koridorların kokusunu almak, ruhunu yaşamak insana ayrı bir heyecan veriyor. Üstelik sizin sesiniz Anadolu'nun en ücra köşesine kadar uzanıyor. Belki bir köylünün kulağındasınız belki bir aydının başucunda. Bu da radyoyu daha eşitlikçi bir yayın mecrası haline getiriyor. Gerçi radyoların etkisini azaltmak için midir nedir bilemiyorum; akıllı telefonlardan ve çoğu arabadan kaldırıldı bu iletişim aracı. Bunun üzerine düşünenler ve daha fazla bilgi sahibi olanlar lütfen bana yazsın.

Televizyon stüdyoları da çok heyecanlı yerler. Büyük, küçük çeşitli tv stüdyolarını gördüm ve bazı tv programlarını konuk olarak izledim stüdyoda. Ayrıca İzmir'de birkaç kez televizyon programlarına konuk oldum. Ekran önünde çok rahattım; bu belki de benim müzik alanında çalışma yapmam ve kitleler önünde bulunmaktan dolayı edindiğim deneyimlerden ileri geliyor olabilir. Ama ben en çok tv stüdyolarının o "image" dünyasını yani renkliliği, çalışma ortamını ve saniyelerle yarışılan dinamik ruhunu sevdim.

Okuduğum İzmir Katip Çelebi Üniversitesi her branşta alanında uzman hocalarla dolu. Dersime girmesi nedeniyle tanıdığım hocalarım yanında, dersime girmese de arkadaşlarım sayesinde öğrendiğim kadarıyla hocalarımız bize karşı çok fedakar ve ilgili. Ayrıca okulumuzun bir tv stüdyosunun olması ve bir ajansa sahip olması da çok büyük bir avantaj. Sanıyorum önümüzdeki dönemlerde bir internet radyosu da devreye girecektir. Medya ve İletişim bölümünü tercih etmeyi düşünenler o yüzden İKÇÜ'yü rahatlıkla tercih edebilir diyebilirim.

Yukarıda da bahsettiğim gibi yapay zeka teknolojisi beni heyecanlandırıyor. Kısmen müzik alanında kullandığım bu teknoloji hakkında daha fazla bilgi edinerek radyo tv ve sinema alanında da kullanmayı çok isterim. Yapay zeka ile geçen gün Mustafa Kemal Atatürk'ün sesinden Fikrimin İnce Gülü şarkısını dinledim. Atatürk'ün sesi kullanılarak yapay zeka ile gençliğe hitabesini dinledim. Yapay zeka, medya konusunda ezberlerimizi bozcak. Medyada branşlaşırken yapay zekayı öncüleyenler kazançlarını artıracak.



282 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.275634.4129
Euro36.100236.2448
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri