Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
YAZININ EVRİMİ
09/08/2023 Tarih, yazıyla başlar. Bu nedenle yazı öncesi döneme tarih öncesi dönem (prehistoria) denir. Bizler, Türk tarihini anlatırken niçin hep Orhun Abideleri'nden başlarız? Çünkü bizim varolduğumuza dair en önemli kanıtlar Göktürk alfabesiyle yazılan bu dikili taşlardır. Demek ki bir milleti diğerlerinden ayıran unsur o milletin yazılı kültürünün başladığı yerden kök alır.
Yazıyı Sümerler bulmuşlardır. Sümerler'in yazıyı tesadüfen mi yoksa bilerek mi keşfettikleri belli değildir. Sümerler'in çivi yazılarını ilk kez hayvan ve tahıl ticaretlerini kaydetmek için kullandığı düşünülmektedir. Çivi yazısı, papirüsün icadına kadar kullanılmaya devam etmiştir. II. Attalos'un hükümdarlığı altındaki Pergamon Krallığı, papirüsün ithalinin kısıtlanmasının ardından parşömeni bulmuş, bu da yazının kaydedilmesinde ortaya yeni bir alternatif koymuştur. Yazı ve kağıt kullanımı uygarlık demektir. Parşömeni icat ederek önemli bir kütüphane oluşturan Bergama Krallığı da bu nedenle akropol gibi, Zeus tapınağı gibi önemli uygarlık eserlerini bizlere miras bırakmıştır. Bergama Krallığı'nın Roma'ya bağlanmasına karşı çıkan ve tahtta hak iden Aristonikos (Güneş İnsanları) İsyanı ise iletişim ve propaganda faaliyetleri bakımından incelemeye değerdir.
Mısır'da hiyeroglif yazısı kullanılmıştır, Çin'de ise kullanılan dil, her bir şekil farklı anlama gelir. Çinli'ler Çin alfabesiyle yazılmış her yazıyı okuyamayabilir. Pek çok Çinli günümüzde dahi temelde üç bin kelime öğrenip, onunla yaşamın sonuna kadar rahatlıkla yaşayabilmektedir. Türkler ise tarihte birden fazla alfabe kullanmışlardır. Soğd, Uygur, Arap ve Latin alfabeleri bunlardan bazılarıdır.
Yazının tarihi, insanlığın medeniyet gelişiminin tarihi gibidir. Ateşin bulunması, insanlığın gelişiminde nasıl bir sıçrama noktası ise medeniyette de sıçrama noktası yazının icadı olmuştur. Bunu matbaanın icadı takip etmiştir. İletişimin gereği olan kod çözümlemeyi, semboller olarak yazı dili ile aktarabiliriz. Aktarım da kültürü güçlendirir. Latince "bir şeyler ekmek" anlamına gelen "cultura" sözcüğünün de işaret ettiği üzere; yazı yerleşik toplumlarda ortaya çıkar. Tarım faaliyetlerinin başlaması ile avcı ve toplayıcılıktan çıkarak üretime geçen toplumlar yazı ile yaptıklarını kaydetmişlerdir. Yazıyı düşük hacimli medya olarak tarif eden Marshall T. Poe, "yazı geliştikçe toplum içindeki iletişim ağı güçlenmektedir" çıkarımında bulunur.
Okuma - yazma daha çok seçkinlerin bir alanı iken dini metinlerin halk diline tercüme edilmesiyle birlikte; kilise gibi Orta Çağ'ın güçlü din ve otoriter kurumlarının tahtı sallandı. Halk okuma ve yazmayı öğrendikçe otoriteyi temsil eden karar mekanizmalarındakileri sorguladı ve Avrupa'da Rönesans ile aydınlanma dönemi doğdu. Kanaatimce bu döneme aydınlanma devri denmesinin nedeni o zamana kadar karanlıkta kalan metinlere halkın ulaşabilmesi, bir güç olarak bilginin (enfarmasyonun da tabii) kitlelere yayılması da neden olmuştur. Kitleler bilgilendikçe skolastik düşünceyi terk ederek; pozitif bilimlere yöneldiler. Bu arada yeni bilimler de doğdu. Örneğin sosyoloji, görece yeni bir bilim dalıdır. Sosyoloji için toplumları okuma ve toplumsal hareketleri anlama bilimi diyebiliriz.
Yazının çoğaltılmasında, el ile kopya edişden matbaaya geçiş arasında yüzyıllar vardır. Matbaadan da süreli yayınlara evrilen medyanın ortaya çıkması önemli bir gelişme olmuştur. Buna karşın gündelik dilin 250 kelime ile sınırlı bir hale indirgenmiş olması çağımızda "yeni bir yazı devrimine mi ihtiyaç var?" sorusunu zihinlerde uyandırmıştır. Örneğin son güncelleme ile akıllı telefonumda mesaj yazarken güneş ifadesini kullandığımda metin önericisi bana emoji olarak "güneş"i koymamı öneriyor. Bu da yazının evriminde yeni soruları gündeme getiriyor: "Acaba bu bir ilerleme mi? Yoksa piktografik bir gerileme mi?" şeklinde.
Tekrar eskiye gidelim. Mağara duvarlarındaki görselleri ele alalım. Bunlar o dönem insanlarının günlük yaşamlarına dair en ilkel çizimlerdir. Mağara duvarlarındaki çizimlerden günümüz diline ulaşan yazısal değişim; dilde de değişiklikleri göstermesi bakımından önemlidir. Türkçede t > d > z > y değişimleri edebiyat bölümünü okurken bize gösterilmişti. Örneğin kayın ağacının kök olarak "kadın" sözcüğünden geldiğini biliyorum. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde 1 Kasım 1928'de alfabe değişikliği devrimi yapıldığında Q ve X harflerinin de alınması ile ilgili uzun tartışmaların olduğunu kitaplardan okuduk. Yine İstanbul ağzında olan ancak modern Türk yazısında yer almayan ë sesinin de sözlü dilde kullanıldığı halde yazı dilinde kullanılmadığı için yavaş yavaş kaybolduğunu biliyoruz. Örnekler çoğaltılabilir...
Mevsim sözcüğündeki e harfi İstanbul Türkçesi'nde ö gibi okunur. E ile Ö arasında bir sestir. Ö'ye yakın e sesinin sözde olduğunu ve yazıda olmadığını dolayısıyla da yavaş yavaş unutulduğunu belirttik.* Bu da bize yazının değişimine sözün değişimi açısından da bakmak gerekliliğini getiriyor. Örneğin "kullanmağa" sözcüğü eski kitaplarda sıkça yer alırken şimdi "kullanmaya" diyoruz. Yakın gelecekte belki de Arapça kökenli ğayın harfi tamamen dilimizden kalkacak. Ya da Vanlı dostlar kendi şehirlerini telaffuz ederken aslında çift v sesi çıkarırlar. "Wan" şeklinde söyleyişte olan bu il adının yazıda olmayışı genç kuşak Vanlılar'ı bu anlamda kendi şehirlerinin nasıl okunduğunu bile bilmez hale koymuş. Demek ki yazı, sadece basılı olan değil sözlü kültürel mirası taşıması bakımından da incelenmeli!
Yazının keşfi M.Ö. 3200 yıllarına gitse de şimdilerde yazının kullanımının giderek azaldığını ve görselliğin öne çıktığını görüyoruz. Yazma eyleminden uzaklaşan, uzaklaştırılan insanoğlu hayal de kuramaz ve edebi metin de bırakamaz. Çağımızda edebi değeri büyük metin çıkmaması yazının kullanımındaki değişimle doğrudan alakalıdır. Buna edebiyat alanında eğitim görmüş bir yurttaş olarak üzülüyorum ve açıkçası doğrudan bir çözüm de bulamıyorum. Belki kısa metinlerde yavaş içeriklerle bir şeyler yapabiliriz.
Dijitalleşmenin edebiyata katkı sunması beklenirken; sonuçlar tam aksi istikamette oldu. Dijital kodlama sisteminin adı ise her ne kadar yazılım diye Türkçeleştirilse de yazıdan uzak olduğunu bilmeliyiz. Bir süredir yazılım yerine sayısal ifadesinin kullanılır olması bu bakımdan çok daha doğru olmuştur. Çünkü 1'ler ve 0'lardan oluşan bir kodlama sisteminde yazının yeri tam kestirilemezdi. Ve bilgi çağı denilen bir çağda giderek daha az bilgili bireylerin yetişmesi, eğitim kalitesinin dünya genelinde düşmesi ile yazı dilinin ciddi bir çürüme ile karşı karşıya kaldığını düşünüyorum. Bu durum belki de George Orwell'in 1984 distopyasını haklı çıkaracak, bazı sözcükler kullanımdan bilerek kaldırılacak ve Matrix benzeri bir meta alemde sanal yaşamları gerçekmiş gibi yaşayacağız.
Ne yapılabilir? Belki de edebiyatçılar ile mühendisler el ele verirse, sosyologlar da onları destekler, iktisatçılar da kaynak bulurlarsa yazının evriminde istendik çıktılara doğru yönelim sağlanabilir. "Tıp dururken, sağlık ve tüketim alanları dururken edebiyat mı? Yazı mı?" Bazıları böyle diyecektir. Karşı çıkacaklardır. Bunlara alışkınız. Onlar ne tıbbı kazanacak kadar zeki ve başarılı ne de tüketimi hırslarından ayrı tutabilecek kadar insancıldırlar. Zavallılara kulak asmayın. Edebiyat ve yazı için çalışmaya devam edebiliriz. Yazıda bir evrimin olduğu kabul etmekle işe başlamak lazım. Bu evrimin bir parçasında kendi çabalarımızla var olma düşüncesi ise müthiş keyif veriyor. Eğer siz de üzerinde çalışırsanız, hele ki şu yapay zeka gelişmeleri de varken, size de keyif verecek, göreceksiniz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024 |
Devamı |