Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen
coskunkucukozmen@gmail.com
EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ
10/08/2023 24 AĞUSTOS TARİHİ KRİTİK
24 Ağustos'ta alınacak bir faiz kararı var. Şöyle hafızamı yoklayıp birkaç not alayım diyorum ama neticede 8 buçuktan 15'e çıkmıştı faiz. O 6.5 puanlık artırım ilk yapıldığı zaman; ona ilişkin tahminlerden bir iki kişi hariç hiçbirisi tutturamadı. 40 diyen vardı. Birdenbire faizi böyle her derde deva bir çözüm olarak ortaya koydular ve olmadı. Daha sonra ne oldu? Herhalde 2,5 baz puan artırıldı. Ve peki bir sonraki ne olacak, ve ondan sonraki ne olacak? 1 - 1.5 puan daha mı gelecek 24 Ağustos'ta? Sonrasında 1 gelip böyle yuvarlak bir rakam 20 olsun falan mı denecek?
Yoksa faiz artık gösterge niteliğini bir ölçüde kaybetti mi ya da şu an için bizim alacağımız bir takım önlemler var. Bu önlemler çerçevesinde buna ilişkin piyasaya hiçbir bilgi vermeyeceğiz ve gerektiği zaman "pat" diye bunu böyle yapacağız mı diyecekler? Bunların hiçbirisi beklenen, rasyonel ya da daha açık söylemek gerekirse ekonomiye piyasaya güven verecek şeyler değil. Amerikan Merkez Bankası ile kıyaslama yapmak istemiyorum ama FED ne yapıyor? Tahminlerini veriyor, medyanını veriyor, şunu bekliyoruz diyor yani piyasaya sözlü yönlendirme yapıyor. Şu durumda Merkez Bankası'ndan veya Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan herhangi bir açıklama gelmemesini bir noktaya kadar normal karşılayabiliyorum. Çünkü bu arkasında bir miktar polemiği getirecek. Bana göre arkasında hazırlanmış bir plan yok. Varsa da bu plan sürekli revize ediliyor, sürekli güncelleniyor gelen haberlerle ve bilgilerle.
Netice olarak şunu belirtmek istiyorum; faiz kararına ilişkin bir tahmin yapmak çok zor ama hükümet ve Merkez Bankası bence koordineli gidiyor. Ötesi düşünülemez zaten. Merkez Bankası'nın çok kısıtlı bir hareket alanı var burada. O hareket alanı içerisinde zayıf, yavaş fakat emin adımlarla gitmek istiyor yani birdenbire bir bazuka ateşlemek istemiyor. Ama ateşlese nasıl olur hani bir bakalım şu düğmeye basarsam uçakta ne olur hani bilmiyorsunuz ya kokpitte buna basarsam ne olur uçak düşer mi? Deneyin görün o zaman diyecekler.
TCMB'de yeni A takımı tüm hareket serbesttisine sahip. Veriler ne diyorsa onu yapacağım, bağımsızım; ama aynı zamanda hesap verebilirim diyorsa kesinlikle makul bir faiz artışı yapmak durumunda. Ama yeni A takımının siyasi sınırlarla belirlenmiş hareket alanı içerisinde çok fazla bir serbestisi yok gibime geliyor ve inşallah da yanılıyorumdur.
Her sabah evden çıktığınızda; marketlere bakacaksınız, manava bakacaksınız, insanlarla konuşacaksınız ve kendilerini dinleyeceksiniz. Dün 50 lira olan A ürünü bugün hakikaten 60 lira olmuş. Niçin böyle oldu diye soracaksınız? "Abi ben bir daha bunun aynısını alıp rafıma koyamayacağım." Tamam dediniz. Peki B ürünü niye böyle oldu? Cevap: "Çok az mal geldi." Şimdi burada bir manipülasyon var, fırsatçılık var. Bunu seziyorsunuz ama net olarak yakalayamıyorsunuz bazı şeyleri ve insanlar maalesef bu ürünlere bakıyorlar. Bu fiyatların artışı karşısında şaşkın durumdalar. Dolmuş ücretlerine %50 zam geliyor. Bir gün önce 10 liraya bindiği toplu taşımaya ertesi gün 15 lira veriyor.
Biz hala rasyonel kelimesini kullanabiliyorsak ne mutlu. Bu "rasyonel" kelimesini son birkaç aydır bir cümle içinde kullanamadım. Merkez Bankası ne kadar öngörülebilir ve tahmin edilebilir olmalı? Bu bambaşka bir konu. Yani bizim tahmin edilebilir olmamız hem şirketlere hem hanehalkına büyük güven verecek. Ama şu anki durumu acaba görebiliyor muyuz? Geçenlerde de yazmıştım. Silikon Vadi Bankası battığında Amerika'da bir denetim otoritesi yetkilisi şunu söyledi: "Burnumuzun dibinde hem de teknolojinin kralı olan bir bölgede teknolojinin kralı bir banka batıyor ve biz bundan haberdar olamıyoruz." O zaman ben şunu söyleyeyim:
Acaba şunun farkında mıyız? Hem Merkez Bankası hem devlet düzenleme, denetim piyasayı sakinleştirme rolü yerine oyuncu olarak sahada. Merkez Bankası da oyuncu olarak sahada oynuyorsa; alıyor satıyor, bir takım işlemler yapıyor, üst limit alt limit getiriyor, devlet şirketlerle size şu kadar bize bu kadar diyorsa bu noktada ekonomi hakikaten karman çorman oluyor. Bazı şeyleri çok iyi bilmek de yetmiyor. Çünkü siyasetle; ekonomi finans o kadar çok iç içe geçmiş durumda ki; bunun ilk önce bir ayıklanması gerekiyor.
Ben her zaman söylüyor ve yazıyorum: Hazine ve Maliye Bakanlığı da ayrılmalı! Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı olmak üzere; denetim çok ciddi ölçüde artırılmalı hem Maliye Bakanlığı'nın hesap uzmanları ve Teftiş Kurulu hem Sayıştay'ın yetkilieri bu denetimde olmalılar. Kamu kurumları da büyük sıkıntıda onlar da bütçe yapamıyorlar. Bütçe yapamayınca yatırım yapamıyorsunuz, yatırım yapamayınca istihdam oluşturamıyorsunuz. Ve sorunlar hep birbirini tetikliyor.
Bir sorunu çözdük diyorsunuz, arkasından o çözülmüş sorun birkaç tane daha çözülmemiş sorunu beraberinde getiriyor. İşte bu boşluklar, gri alanlar bir ekonomide ne kadar çok olursa biraz önce bahsettiğimiz fırsatçılar, yüksek yani fahiş fiyatlar getirenler o kadar çok artacak ki bundan kaçmak da mümkün olmayacak. Çok karamsar bir tablo gibi gelse de durum bu. Bir şeyi çözerken bir başka şeye ister istemez zarar veriyoruz.
Manipülasyona çözüm bulmak çok zor. Etik, ahlak, eğitim gibi kavramlardan bahsetmek lazım ama bunlar da sonuçları hemen 5 dakika içerisinde alınacak şeyler değil maalesef. Bu manipülasyonun çözümü cezai müeyyideler de değil. İnsanların bir şekilde artık bu noktanın sürdürülemez olduğunu görerek davranışlarını ve kar limitlerini ona göre ayarlaması gerekiyor. Birkaç ay önce bir makale yayınlandı. "Aç gözlülük ve enflasyon" kelimelerini hatırlarsanız bu sitede de yazmıştım. Açgözlülük enflasyonu denmişti. Şunu söylüyor makalede "Bulaşıcı açgözlülük vardı, 2007 - 2008 krizinde." Bulaşıcı açgözlülük kitaplara da konu oldu. Frank Partnoy, yazdı "Infections Greed" diye.
Birisi bu kadar elde ediyor, öbürü o kadar... "Refahım düşmesin" diye bütün herkes böyle bir artırım yaptığı zaman; enflasyon olması gereken ekonomik rasyonelin de çok üzerinde seyrediyor. Bu gidişatın sonunu hiç kimse görmüyor; çünkü para geliyor diye. Ama birden bir o akan musluk durduğunda; öyle bir durumla karşılaşabilme, ekonominin gerçekten sıkıntıya gelebilme ihtimali giderek artıyor. Burada güven tesis etmek, hukuk devleti olmak gerekiyor. Birleşik Arap Emirlikleri ile konuşuldu, şimdi J.P. Morgan'ın yatırımcılarıyla konuşuluyor. Bir şey yazayım aramızda kalsın bu sefer: "Yabancı yatırım bankasının bana aferin demesini ben kabul edemiyorum!" Anlatabiliyor muyum? Hani bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun önünde saygıyla eğilen insanların ayağına para için gitmeyi de ben içime sindiremiyorum!
Devasa bir ülkeyiz. Kaynakları ile ilişkileriyle tarihiyle coğrafyasıyla... Ne oluyoruz? Yani o kadar kötü bir noktaya geldik ki! Bugün bir de yatırım bankası ile oturuyoruz aynı masaya her birinin bilanço büyüklüğü Türkiye'nin GSYH'sinin üç dört katı büyüklükte ve bu bankalar ve yetkilileri dünyayı biliyorlar, dünyayı tanıyorlar ve ellerinde dünyanın verisi var dünyanın analizi var. Mesela derecelendirme kuruluşları var. Moody's 1850'lerden Amerika'nın Merkez Bankası'nda olmayan Amerikan verisi bugün o derecelendirme kuruluşlarında var. Bunlar da çok güçlü kuruluşlar, yatırım bankaları da çok güçlü ve hatta çok tehlikeli kuruluşlar! Bunu da net olarak söylemeliyim ben. Goldman Sachs büyük bir yatırım bankası. Bundan 2 sene önce çok güzel bir ifade kullandı; "Amerikan Savunma Bakanlığı benden siber sistemlerini korumam için yardım istedi" dedi. Düşünebiliyor musunuz bir yatırım bankası sahip olduğu sistemlerle Amerikan Savunma Bakanlığı'ndan daha güçlü bir koruma sistemine sahip. Yani kimlerle masaya oturduğumuzun eminim çok iyi farkındadırlar diyeceğim oturan arkadaşlara!
Türkiye bir enflasyon hedeflemesi programı uygulamıştı 2000-2001 krizinden sonra. Gerçi orada enflasyon biraz daha aşağı düştükten sonra enflasyon hedeflemesi uygulansa iyi olur deniyordu. Ama o dönemde yine çok ciddi bir mali disiplin vardı ve IMF'den sağlanan stand-by anlaşması ve birkaç sıkıntılı bankanın sıkıntıdan geçici önlemlerle kurtarılmasından sonra bir sükunet dönemine girmiştik. Bizim de böyle bir sükunet dönemine girmeye çok ihtiyacımız var. Piyasaya güven telkin edecek bir yönetim gerekiyor. Hani yönetimin değişmesi falan filan anlamında değil. Yeni bir söylem, yeni bir hikaye yeni bir anlatı olması gerekiyor. Çünkü önümüzde öyle şeyler var ki yeşil ekonomi var, sınırda karbon düzenlemesi var; yarın öbür gün bir şeyler ihraç edemeyeceğiz. İklim değişikliği var bir sürü şey dururken biz hala bunlarla uğraşıyoruz.
2024-2025 dönemi için işte şu kadar zam falan talep ediliyor. İşte bu arkadaşların elinde muhtemelen veri var yani enflasyona lişkin öngörüleri var. Yarın öbür gün onlar gerçekleşmediği zaman %105 vereceğiz demiştik ama şimdi enflasyon düştü %65'e mi indirildi diyecekler, planlamayı nasıl yapacaklar; nereden bulunacak para? Bu ayrı bir konu. Bir de bana bir aylık tartışma süresi bana çok uzun geldi. Bence konu burada maaş zamları öyle bir ay falan tartışılacak bir şey değil. Bence bu döngüden nasıl çıkılır toplantısı olmalı bu toplantı! Aksi taksiyle rakamlar ve gidişat belli. Bu döngüden nasıl çıkılır ne demek? Her altı ayda bir asgari ücret tespit komisyonu toplansın her altı ayda bir zam yapalım. Yok üç ayda bir olsun gibi talepler var.
Benim yaklaşımımı sorarsanız ben de o zaman benzin pompalarına bakın oradaki ne kadar artmışsa maaşı da o ölçüde arttırın. İki üç günde bir onlar da değiştiriyor ya da manava endeksli maaş olsun veya kiraya endeksli maaşı olsun. Ya da şöyle bir endeksi oluşturun asgari ücretin ve emekliye verilen maaşın kira artışına oranına bakın. Ondan sonra o oranı alıp iki sene ileriye uzatın, bakın bakalım iki sene sonra ne oluyor!
Matematik belli, istatistik belli. Yapacaksınız. Bazıları da kalkıp diyor ki; "efendim maaş artışları enflasyonu körüklüyor". Bunu ben de söylüyorum bazen. Bunu kolay kolay kimseye söyleyemezsiniz. İngiltere'de de bir kurul üyesi söyledi. "Arkadaşlar, fakirleştiğinizi kabul edin artık" dedi. "Bundan sonra maaşı artışı, zamlar istedikçe enflasyon daha da artacak ve giderek daha fazla fakirleşeceksiniz" dedi. Böyle bir realite varken neyi ne kadar yapacağınıza veriyle karar vermek gerekiyor. Ama şunu lütfen göz ardı etmeyelim: İnsanların davranışları değişti. İnsanlarda bırakın yönetime karşı güven duymayı birbirlerine karşı bile ciddi güvensizlik oluştu. Kimse kimseye bir kuruş veremiyor kimse kimseden bir kuruş isteyemiyor; böyle bir noktaya geldi. Çünkü ekonomi bir sosyal bilim sonuçta ve insan var odağında ve insan davranışından yola çıkarak açıklamalısınız birçok şeyi.
Birçok göstergeyle bu kadar oynadıkça, insanlar finansa erişimde sıkıntı çektikçe, bu ülke teknoloji çağını nasıl yakalayacak? Yapay zeka çağını nasıl yakalayacak? Ne bileyim 5G teknolojisi ne olacak? Ya da işte otomobil üretiyoruz, bir şeyler yapıyoruz sürekli çipleri ithal mi edeceğiz? Her şey ithal mi edeceğiz? İthalatımızın hızı ihracatımızın hızından daha fazla. Açıklamalar yapılıyor "biz bunu yapıyoruz çünkü transit geçen şeyler var" filan. Verilerle her zaman oynayabilirsiniz ama gerçek olan cebiniz ve alışverişe gittiğiniz zaman karşınızdaki etiketler!
Orta Vadeli Plan derken kaç yılı kapsadığı önemli. Ben OVP denildiği zaman 5 ila 10 yıl arasını anlıyorum. Ama biz önümüzü henüz göremiyoruz. Karanlıkta rota değiştiriyoruz, karanlıkta hız değiştiriyoruz. Bir sürü liste var yapılması gereken. Ama öncelikler de var buna bakmak lazım; bilinen şeyler bunlar: Güven ortamı, faiz, krediye erişim, cari açık ama bir yandan da müthiş bir Kur Korumalı Mevduat (KKM) yükü var. Yeni bir finansal mühendislik ürünü araç yolda mı? Onu da bilmiyorum, yatırımlar önemli onu da bilmiyorum ama bu arada Do. Dr. Derya Hekim hocamın tespitlerine tam manasıyla katıldığımı söyleyeyim. Verimlilik artışı önemli ama yakalayamıyorsunuz onu. Enflasyona ezdirmemek üzere yapılmış hamleler var. Bunların da ekonomik rasyonelitesi yok! Böyle bir sarmanın içerisinde gidiyoruz. 1993'te Groundhog Day diye bir film vardı. "Bugün Aslında Dündü" diye Türkçe karşılığı. Aynı günü tekrar tekrar yaşamak zorunda kalan hava durumu sunucusunun maceralarını konu ediniyordu. Bu bakımdan biz de günü güne devşirerek değil de dün yapmamız gerekenleri bugüne erteleyerek değil de bir plan çerçevesinde verilerle hareket etmede %100 mutabık kalmalıyız diye düşünüyorum. En azından böyle bir noktayı tartışma açma imkanı veren Habertürk TV'ye ve Sena Alkan'a da teşekkür ediyorum.
* Bu yazı Habertürk TV'de 7 Ağustos tarihinde konuk olduğum programdan derlenerek ve düzeltilerek hazırlanmıştır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK - 08/09/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK 8/9/2023 |
EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR - 28/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR 28/8/2023 |
MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARI NE OLACAK - 26/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - Memur ve Emekli Maaşları Ne Olacak 26/8/2023 |
TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR - 21/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR 21/8/2023 |
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 - 08/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 8/8/2023 |
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 - 01/08/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 1/8/2023 |
FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023 |
VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR - 10/07/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR 10/07/2023 |
KÜRESEL DURUM BİZE NE SÖYLÜYOR? - 30/06/2023 |
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen -KÜRESEL DURUM BİZE NE SÖYLÜYOR? 30/6/2023 |
Devamı |