Hazreti Muhammed'in ölümünden sonra dört halife sıra ile başa geçmiş,ardından da 661 yılında Muaviye'nin başa geçmesi ile Emeviler dönemi başlamıştı. Bu dönemde Emevi Arapları yaptıkları savaşlarda ne İslam hukukunu uyguluyor ne de o dönemin temayüllerini uyguluyorlardı. Bunun altında yatan sebeplerin başında Arap ırkçılığı yatmaktadır. Çok daha gerilere gidecek olursak bu ırkçılık Yahudi geleneğine kadar uzanmaktadır. Kendilerini diğer milletlerden daha üstün, kutsanmış, insanlığın efendisi gören Yahudi inancına göre o yıllarda kendilerinden olmayanları köle ve hizmetkar olarak kabul ediyorlardı. Aynı topraklarda beraber yaşayan Arapların da belki de aşağılık kompleksi ile bu durumdan etkilendikleri düşünülebilir.

Araplar, zaman içinde gücü ellerine geçirince toplumsal olarak İslam'ın barış çizgisinden sapmaları da ortaya çıkmıştır. 710 yılında Türk milletine yapılan Talkan ve Curcan katliamları bunun en belirgin özelliklerinden birisidir. Aslında Araplar, Hz Muhammed ile beraber İslam'a geçmeleri ile İslam dininin ırkçılığı ret etmesi ile bu düşüncelerinden uzaklaşmış olsalar da Emevi idaresi ile beraber Arap ırkçılığı ön plana çıkmıştır.

1517 yılında Memlüklüler ile Osmanlılar arasında yapılan Ridaniye Savaşı'ndan sonra halifelik Osmanlı Hanedanı'na geçti. Osmanlı Padişahı Yavuz, o günün şartlarında halifeliği bir güç olarak kullanabileceğini düşünmüş olsa da ne yazık ki tarih bize öyle söylemiyor. Çünkü Hz. Peygamber'in de kendi soylarından olması dolayısıyla Araplar bu durumu asla kabul etmediler. Bunun üzerine Yavuz günün İslam alimlerini İstanbul'a davet etti. Bu alimlere bir takım payeler vererek, İslam dünyasının lideri olma konusunda Osmanlı Devleti'nin nüfuzunu güçlendirmeye çalıştı. Bir yerde de Sünni İslam anlayışı Osmanlı'ya hakim oldu ve diğer mezhep inancında olanları yok sayarken Araplar gözde konumlarını devam ettirdiler. Daha sonraları ise devşirme paşaların, Türk olmayan Şeyhülislamları, fetvaları ile Anadolu coğrafyasında Türkler'e karşı çeşitli katliamlar yaptırdılar.

Halbuki Orhan Bey ile başlayan hanedanlık anlayışına göre nüfuzu genişletmek amacıyla yabancı kadınlarla evlilikler yapılmasa Osmanlı Devleti çürür müydü sorusu akla geliyor. Çünkü Türkler, Osmanlı Devleti içinde zamanla devşirmelerin ve kendini şeyh ilan eden bazılarının etkisi ile itilip kakılan aşığılanan bir duruma düşmüşlerdir ki yapılan Türkmen katliamları da bu tezleri desteklemektedir. Hatta bizim aklı evveller ret etseler bile Osmanlı'nın çöküş döneminde Araplar bizi sırtımızdan vurmuş, ümmetçiliği ve İslam'ı bir yana bırakarak İngiliz altınlarına tamah etmişlerdir.

...devam edecek...