• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
AŞK VE İLİŞKİLER ÜZERİNE
03/09/2023

Dünyada çok az şey değişmeden kaldı. Bunlardan biri de biz erkeklerin kadınlara bakış açısı. Şöyle ki aslında hepsi birbirine benzeyen kadınlar arasında birisini seçiyoruz. Bize göre aşık olunacak kadın ya da aşık olduğumuz kadın olarak öne çıkıyor o hanımefendi. Bu durumda da diğerleri için düşüncemiz; "arkadaş olunacak kadın" olarak kalıyor. Birinin peşinde sürüklenip gidereken diğerlerini gözden çıkarıyoruz.

 

Genelde aşk ilişkilerinde erkeklerin zorlanmasının nedeni kadının bazı davranış ve hareketlerini aşk nedeniyle erkeğin kendi beyninde hatasız kusursuz kılmasıdır. Aşık olunan kadına odaklanan yani algıda seçicilik gösteren erkek o kadından beklediği ilgiyi de çoğunlukla göremiyor. Bu da erkeğin üzülmesine ve yalnızlaşmasına ya da aşk çerçevesinde değil de mantık ya da cinsel çıkar doğrultusunda kurulan ilişkilere yönelmesine neden oluyor. Kadınlar bu konuda daha zekiler. Onlar; "Erkek değil mi hepsi aynı" derken biz erkekler aşık olduğumuz kadın için; "O hepsinden farklı" diyoruz. Yani biz hikayedeki Mecnun oluyoruz, deli oluyoruz. Aşk olduğunda akıl ve fizik bir kenara konmuş oluyor. Çoğu erkekte bu uzun yıllar süren bir saflık hatta aptallık oluyor. Kendimden de biliyorum her erkek bu saflığı ama lisede ama üniversitede ama mahallesinde veya iş ortamında mutlaka yaşamıştır.

 
10 yıl öncesi ile bugün arasında kadının konumu da değişti. Bir zamanlar kadınlar kendi bedenlerinin mankenler üzerinde teşhir edilmesine ve kadın bedeni kullanılarak ürün satılmasına karşı idiler. Sonra moda hafifledi, genişledi, hazır giyim sayesinde herkes için ulaşılabilir oldu. Sosyal medya diye herkesin kendini beğendirmesi gereken bir ağ meydana çıktı. Öyle olunca kadın kendiliğinden kendi bedenini görünür kılmaya başladı.
 
2023 yılının yaz modasına bakalım: Açık göbekler, göğüs dekoltesi, croplar, miniler, taytlar, tek üst parçayla dolaşmalar, sütyen giyilmemesi hatta son olarak popo kenarlarının gösterilmesi. Burada sanırım sırt hala en kapalı yer olarak kaldı. Mankenlerin ürün satışında kullanılmasına karşı çıkanların hemen hepsi; saçıyla makyajıyla topuğuyla manken edası ile sokakta boy gösteriyor. Eskiden Fashion TV izleyen Fıs Fıs İsmail şimdi sokaktan gelip geçenleri izliyor anlayacağınız.
 

Öte yandan turistik bölgelere gittiğimizde Avrupalı kadınların hala bizim Türk kadınlarından bir adım önde olduğunu görüyoruz. Onlar güzelliğini teşhir etme gibi bir gereksinime kapılmıyorlar fakat temiz ve iyi giyiniyorlar. Bizimkiler ütüsüz dolaşıyor! Turist sayımız yüksek, turizmde ülkemizin herhangi bir problemi yok. Ama Avrupalı kadınları ağırlayacağımız tesislerimizin sayısı çok az. Biz Türkler, turistik eşya almaktansa yeni deneyimler peşinde koşan turistlerimize heyecan uyandıracak ya da sempatik gelecek alanlar oluşturmaktan uzağız. Halbuki bu mekanlar çoğalsa Türk insanı da Avrupalı ile doğrudan temas etme ve sohbet etme olanağı bulur. Moda biraz da kafe ve restoranlarda ilerler.
 

Öte yandan yeme içme konusunda erkekler de kadınlar kadar dikkatli artık. Sağlık için ne kadar faydalı bilmiyorum ama ev yemekleri yemeyip protein tozu tüketen, spor salonlarında uzun süre geçiren hemcinslerim eski Yunan heykellerine benziyorlar. Bu güzel vücutlara karşı erkekliklerinde ise sorun var. Bizim erkeklerimiz; mert, delikanlı, yardımsever, küçüklerinin abisi büyüklerinin kardeşi olur, efendi davranırlardı. Erkeklerimizdeki değişim, spor salonundaki kötü havadan ötürü kan hücrelerine yeterli oksijenin gitmemesi ya da sağlıksız beslenme nedeniyle olabilir. Nitekim bilimde bunu doğrulayan deneyler de mevcut. Oksijen azaldıkça ve radyasyon çoğaldıkça sperm sayısı da düşüyor! 
 
Sperm sayısını bir bankanın sermayesi gibi ele alırsak; önemli olanın ne kadar büyüyeceğimiz değil ne kadar kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüyeceğimiz olduğuna varıyoruz. Demek ki erkek, koşulların iyi olmasına rağmen kadının hayatında kapsayıcı bir konuma ve sürdürülebilir duruma gelmiyor. Bu da  "mikro aldatma"lara neden oluyor. Mikro aldatmalara başkalarının fotograflarının beğenilmesi ve sanal flörtler örnek verilebilir.
 
 
Elbette erkekler, ilişkilerde bir numaralı hatalı kişiler. Kadınlar bizden onları bütünüyle anlamamızı beklemiyor; fakat ilgi, empati ve sevgi bekliyorlar. Kadınlar erkeklerden bir şeyi söylemeden yapmasını, hayatı onun için kolaylaştırmasını ve ara sıra romantik olmalarını da bekliyorlar.
 
 
Kadınlar gücü seviyor. Bu güç maddi olabileceği gibi kas gücü veya kişileri etkileme gücü de olabilir. Öte yandan kadın gücü yönetmek istiyor. Kadın; "Kontrolsüz güç güç değildir" der gibi kontrolü elinde tutmak istiyor. Kadının eline kontrolü bırakan bir erkek ilişkisinde rahat ediyor ama bu sefer de hayatı sınırlanıyor. Hanımından manitasından izinsiz arkadaşlarıyla dışarda buluşamıyor ya da halı sahaya gidemiyor. Çünkü günümüz ilişkilerinde güven problemi yüksek seviyede. Güvensizlik ve kıskançlık ilişkilerde sıkıntıya, flört şiddetine ve bağın kopmasına neden oluyor.
 

Kadının, erkeğin petrol kralı olmadığını ve bahçedeki kuyudan benzinin fışkırmadığını da içselleştirmesi gerekiyor. Geçenlerde internette gördüğüm "Erkek memur olmamalı" diyen kadın, erkeği aslında suça teşvik ediyor. Enflasyonla birlikte erkek hala evin reisi olmak için debelenirken dışarda o sinirle öfke patlamaları yaşıyor. Adam öldürmeler, yaralamalar ve uyuşturucu satışının artmasında insanların birbirine karşı duyduğu tahammülsüzlüklerin yanında ekonomi ve cinsel tatminsizlik de yatıyor. Toplumdaki bu dehşet, sapkın ilişkileri de beraberinde getiriyor. İş yerinde erkek patronların cinsel talepleri artıyor. Kadın kaçmak, dolayısıyla başka işler aramak zorunda kalıyor. Nedense bazıları balkondan düşüyor! Kamuya açık park ve sahillerde ilişkiye giren dayılar çoğalıyor! Devlet bunları görmüyor mu? Yoksa devlet hala eril zihniyetle kadını evde tutmaya; eğitimden, işten ve sosyal hayattan koparmaya mı çalışıyor?
 

Bunca dert ve sıkıntı arasında hiç olmazsa tatlı veya çikolata yiyerek kendimize gelebilirdik ama şimdilerde kilo alacağım korkusuyla bir pastayı rahatlıkla midesine indirebilen var mı ki? En güzeli stresten biraz uzaklaşmak için tatile çıkmak... Bu olmuyorsa toprağa çıplak ayak basıp vücuttaki elektriği boşaltmak. Ayrıca şehirlerde eskisine nazaran çok sayıda kültür ve sanat etkinlikleri oluyor; onlara da katılmak mümkün. Biraz akıllı cihazların ekranlarındaki mavi ışıklardan uzaklaşıp mavi ayı seyretmek gerek. 
 
Ayı yani mehtabı izlerken insanın aklına elbette yine sevdiceği geliyor. Eskiden hiç olmazsa şiir yazılarak duygular dile getirilirmiş. Mektuplar gider gelirmiş. Şimdi hiçbiri yok. Eskaza birine bunu yapmaya kalksanız sizin uzaydan geldiğinizi düşünebilir. Öyle ya; yapay zekayı covid salgınlarını görmüş genç nesil sizi vebaya tutulmuş sayabilir! Edebiyattan, duygusallıktan, duyarlılıktan, dolayısıyla da gerçek aşktan uzak bir toplum olduk maalesef.
 

Eylül gelince, sonbahar başlangıcı olarak duygusallığı yine bir nebze beraberinde getiriyor. Hüzün, hazan, hüzzam. Bu üç H insanın yüreğini kor gibi yakıyor. Yanmamak için başka şeylere odaklanmak lazım! Örneğin sahilde turistlerin ardından terk edilen plajlarda çöp toplama etkinliğine katılabilir ya da kış için odun toplamaya dağlara çıkabilirsiniz. Umarım burada da aşık olup ağzınızı açıkta bırakacak bir güzel/yakışıklı görüp yine perişan olmazsınız! Örnekleri var çünkü. Sözlerimi de bu örneklerden biri olan Varna yöresine ait bir türkü ile sonlandırmak istiyorum:
 
Irmak (da) kenarında bir kuru meşe
Meşenin yaprağı kalmış güneşe
O yarimin elleri pek nazik dayanmaz işe
 
Yandım anam yandım yandan bakana
Canım da kurban olsun yanıma da yatana
 
Irmak (da) kenarında bir yeşil çadır
Çadırın içinde bir civan yatır
O yarimin kalbi pek katı hiç bilmez hatır
 
Yandım anam yandım yandan bakana
Canım da kurban olsun yanıma da yatana


116 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.275634.4129
Euro36.100236.2448
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri