• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen
coskunkucukozmen@gmail.com
ACİL SERVİSTEKİ EKONOMİYE OVP YOĞUN BAKIM OLACAK
08/09/2023

...Bu yazı TGRT Haber'de yayınlanan Cem Küçük ile Günaydın Türkiye programından özetlenip, düzeltilerek hazırlanmıştır...  Coşkun Küçüközmen

 

 

Müsaade ederseniz bir fıkra ile açmak istiyorum; görüşlerimi, düşüncelerimi ...


Fareler, kediden bıkmışlar ve "Kediden nasıl kurtuluruz" diye sabaha kadar süren bir toplantı yapmışlar. Toplantının en sonunda bir görüş ağırlık kazanmış: "Kedinin boynuna çan asacağız" demişler. "Sesi duyduğumuz an kedinin geldiğini hissedeceğiz" demişler. Herkes alkışlarla kabul etmiş, birbirlerini kutlamış ve tam dağılırken yaşlı bir fare demiş ki; "Harika ama çanı hanginiz asacak kedinin boynuna"... Böylesine zor bir görev.


Dolayısıyla eleştiriler de çok, olumlu tarafta duranlar da çok. "Harika bir program, müthiş bir program, uyulursa müthiş sonuçlar olacak" diyenlerle "Bu nasıl program?" diyenler arasında bir patika var. Burada uygun bir yerde durmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin ekonomide yeni bir sayfa açtığını; hatta ekonomideki bu sayfanın siyasi anlamda da birtakım değişiklikleri beraberinde getireceğini düşünüyorum. Yalnız şunu da özellikle vurgulamak istiyorum: Açılan yeni sayfa sayısı sebebiyle; defterde sayfaların sayısı azaldı ve çok ciddi problemler, dışsallıklar var! Ben konuyu bu açıdan değerlendirmek istiyorum.


Öncelikle hükümet kendine çok ciddi, kapsamlı ve hakikaten uyulması zor bir yapılacaklar listesi çıkarmış. Ben öyle algıladım. Çünkü ben de zaman zaman yapıyorum bunu... İşte diyet yapılacak, kilo verilecek, spor yapılacak; diyelim ki Çince öğrenilecek, Rusça öğrenilecek filan bunlar harika baktığınız zaman ama iş uygulamaya geldiği zaman o kadar kolay olmadığını görüyorsunuz.


İkinci nokta biraz önceki kedi fıkrasında ifade etmeye çalıştığım gibi; bu işin bir de ciddi bir finansmanı var! O finansmanı kağıt üstüne yazarak elde edemiyorsunuz ki bunu zaten hükümet açıkladı. Dedi ki; "Biz birkaç gün içerisinde yabancı yatırımcılarla buluşmaya gideceğiz." Ne demek bu; "Biz bu programı yaptık işte bu programda şunlar şunlar var sizin de gördüğünüz birtakım riskler de olabilir ama biz artık bu programı uygulamaya kararlıyız." Bu noktada ikna durumu söz konusu olursa; yabancı yatırımın önü açılacaktır. Yatırım derken de gelip Türkiye'de fabrika açacaklar şeklinde değil tabii ki... Bu sermaye girişleri şekliyle olacak, portföy yatırımları şekliyle olacak şekilde bir pozitif olay söz konusu olabilecek.


Ama burada bir parantez açalım. Türkiye'nin hakikaten bir Orta Vadeli Programa (OVP) ihtiyacı var mıydı şu aşamada? "Vardı" diyeceksiniz; ben de katılıyorum vardı ama ondan önce bizim kısa vadeli bir programa ihtiyacımız var. Kısa vadeli program, şu an hem enflasyon hem de geçim sıkıntısı sebebiyle çok büyük sıkıntıya düşen hane halkları ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin sorunlarının giderilmesine yönelik işlemler olacak ki bu orta vadeye yayılacak bir problem değil.


Bakın çok basit bir rasyo, bir orandan bahsetmek istiyorum. Basit bir bölme işlemi. Kirayı üst tarafa yazın, altına gelirinizi yazın. İki sene önce gelirinizin ne kadarını kiraya ödeyebiliyordunuz? Muhtemelen birden küçük bir rakam çıkacaktı, asgari ücret bile olsa. Ama şu an için asgari ücreti bir tarafa bırakın, onun çok daha üstünde iki katında bir rakam bile sizin kiranızı karşılayamayacak durumdaysa burada çok ciddi bir sıkışma var demektir. Bunu Kısa Vadeli Politika önlemleriyle çözmek zorundasınız; %25 gibi bir rakam koymak bir çözüm olmuyor. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.


Orta Vadeli Program, ekonominin geneli anlamında "düzlüğe nasıl çıkabiliriz" programı ama kısa vadede yapılması gerekenlerin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Bir diğer nokta da vergi gelirleri gösterilmiş, kamu disiplini, mali disiplini; bunların hepsi güzel ama şimdi vergiyi koyduğunuz zaman, siz af getirdiğiniz zaman, o işin suyu çıkıyor. Olmuyor. Neticede vergi ödeyenleri cezalandırmış oluyorsunuz.


Enflasyonla nasıl mücadele edeceksiniz? Ya da "nasıl mücadele edilmeli?" konusu mutlaka toplumun sizin programınıza güvenmesiyle oluyor. Bir takım polisiye tedbirlerle işte "çok yüksek fiyata artışı yapana şu cezayı uygulayacağız, bunu yapacağız" değil toplumsal ahlak da çok önemli bu noktada. Burada bizim topyekün olarak bunun bir sorun olduğunu, hepimizi vurduğunu ve burada çıkarcılık; kısa vadede avantaj elde etmek uğruna birtakım uyanıklıklar yapmanın makul olmadığını, insani olmadığını, insanlarımızın idrak etmesi gerekiyor.


Pandemi öncesi ve sonrası benzetmeler yapılıyor; buna tamam diyeceğim ama şimdi baktığınız zaman ilk iktidara geldiği anda bu hükümet, esasında ilk 10 yıl hakikaten hazır bir dönem vardı ve o dönem içerisinde bir takım noktalarda politika hataları yapılmamış olsaydı; bugün belki G-10 olacaktık. Bu bir suçlama ya da devr-i sabık yaratma anlamında bir konuşma değil. Bugün herkes kendi geçmişine baktığı zaman "Ben bu kadar yemeseydim bu kadar kilom olmayacaktı. Her gün spor yapsaydım bu hastalığa yakalanmayacaktım. Her gün şu kadar çalışsaydım sınıfta kalmayacaktım" gibi bir şey İnsanlar nasıl kendilerine öz eleştiri yapmak durumunda ve zorundalar kurumlar da şirketler de bu ülkede yaşayan herkes hatalarına bakmalı. Ayrım yapmıyorum; iktidarı, muhalefeti arasında çok marjinal bir fark var onu da söyleyeyim size. Neticede herkes hata yapıyor, hatalardan ders almak önemli.


Baktığınız zaman Orta Vadeli Program'da bir tutarlılık mevcut. Bu tutarlılığı sağlamak için de bir reçete yazılmış. Bu ağır bir ilaç; ama bu ilaçta dayanıklılık seviyeniz önemli. Yani "Dayan Dayan Dayan Dayan tam açlığa alışmışken; öldü" diye bir Nasreddin Hoca fıkrası vardı yani onun gibi. Aldığınız para 12.000 liraysa çıktığınız ev hani çıkmak zorunda kaldığınız; yeni tutacağınız ev 20.000 liraysa orada ilaç mı yutmak sokakta kalmak arasında bir tercihiniz olmalı. Bu acı ilacı toplumun her kesiminin yutması gerekiyor mu, ya da aynı dozda mı yutması gerekiyor? buna isterseniz; sizler okuyucularımız karar versin.


Ekonomi, acil serviste; yoğun bakımda ve çıkarılması lazım. Onun için kısa vadeli önlemlere çok ehemmiyet veriyorum. "Kısa vadede bizi kurtaracak nedir" diye sorarsanız hani sorunu tespit ediyorsunuz ama bir de çözüm getirin diye soracak olursanız ben şunu söyleyeyim: "Söylemlerinizle ortaya koyduğunuz politikayla, güven veriyor olmanız lazım. Güven verdiğiniz zaman alıyorsunuz". Bakın bankacılık için bir ifade kullanılır; "Bankacılık kredibilite yani itibar işidir. Sizin itibarınıza inandığı zaman banka krediyi verir. Bu itibar bugün hem banka müdürünün hem banka çalışanlarının gözündedir. Şimdi dijital platforma aktarılmıştır; orada da sizin bir finansal sabıka kaydınız vardır. Dolayısıyla oradan elde edilir. Onun dışında da kendi kanaatini kullanan banka müdürleri, genel müdürleri vardır ve size krediyi verirler.


O zaman bu programın da; para politikası uygulayıcılarının da; Hazine ve Maliye Bakanı'nın da Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz da açıkladı; açıkladıkları söylemlerin, ortaya ortaya koydukları şeylerin, itibarını hiçbir şekilde sarsmamalılar. Çünkü ortaya itibar görmesi gereken ve bu itibar görecek diyen bir söylemle çıktılar OVP ile. Artık kısa vadeyi de OVP'nin içine mi yedirirler, arada ona da çözüm bulurlar mı; bilemiyorum ama bu programa zarar gelmemesi için kesinlikle A'dan Z'ye her türlü tedbiri almak zorundalar. İnandırıcı, ikna edici, güven verici olmak zorundalar ve bakın işte Motorlu Taşıtlar birinci taksiti 6 Eylül'de ödendi. İkincisi işte 3 Kasım'da ödenecek dendi; insanlar ödüyorlar bunu. Ülkenin hani bir şekilde refaha çıkması için. Ama vergi yükünün de çok adil bir şekilde paylaştırılması gerekiyor insanlar üzerinde. Maaşların artışı, emeklililerin durumu, bunu siz düzeltmeden genel ekonomiyi hakikaten düzeltmeniz çok anlam ifade etmeyecek.


İhracat hedefleri, istihdam hedefleri var. Ben bu açıklanan rakamlara hatta bunun daha fazlasına inanıyorum. Niçin inanıyorum? Ben aynı zamanda İzmir'de iş dünyasının içerisinde de bir misyonum var. Batı Anadolu Sanayici ve İş Adamları Federastyonu (BASİFED) baş ekonomisti görevindeyim. İş dünyasıyla en az haftada bir kez olmak üzere hem burada İzmir'de hem de bölge içerisinde temaslarda bulunuyoruz. Müthiş derecede çalışkan, harika bir iş dünyası var. Sıkıntı çekmiyorlar mı; çekiyorlar. Krediye erişimde çekiyorlar, kurlardaki belirsizlikten çekiyorlar; burada Ege İhracatçılar Birliği var zaman zaman orada toplantı yapıyoruz ve bütün bunlara rağmen yılmadan çalışıyorlar, üretiyorlar, ihraç ediyorlar.


Hükümetin de tutarlı ve güvenilir bir program çerçevesinde buna uygun siyasi, ekonomik ve finansal söylemleri bir araya getirerek hareket etmesi gerekir. Bu çok önemli, zor olmasına rağmen. Artık fazla çıkış yok otobandan. Ben bu rakamın çok rahat aşılacağına inanıyorum. Çünkü Türkiye bir üretim üssü olabilmek için aklınıza gelebilecek her şeye sahip. Yeter ki siz ilk önce bir işi yapın. Mariana Mazzucato adında çok meşhur bir hanımefendi var. Kendisi, University College London'ın İnovasyon ve Kurumsal Amaç Enstitüsü'nün kurucu direktörü ve birçok şeyi var. "Girişimci Devlet" diye bir kitabın da yazarı... Çok ilginç bir şey söylüyor, diyor ki; "Büyümeyi, ekonomi politikasının merkezine koymak yanlış" diyor. "Büyüme, elbette önemli. Ancak soyut bir büyüme, tutarlı bir hedef ya da misyon olamaz. Hükümetler gayrisafi yurt içi hasıla büyümesi ya da toplam üretim gibi belli hedeflerden önce ekonominin ne yöne gittiğine odaklanmalı" diyor. Bu cümleyi belki ondefa okudum biliyor musunuz? O kadar hoşuma gitti inanın, duygulandım. Aslında diyor ki biz büyüdük ama ekonomi nereye gidiyor, kim arkada kalıyor kim önde gidiyor kim zenginleşiyor kim fakirleşiyor buna bir bakın! Sonuçta diyor yüksek büyümeyi yakalamak için kötü çalışma koşulları veya daha büyük fosil yakıt endüstrisi gerekiyorsa bunun hiçbir faydası yok diyor. Ve örnek olarak şunu söylemiş diyor ki; "Hükümetlerin büyümeyi hızlandırma konusunda başarılı oldukları zaman ne zamandır biliyor musunuz? Büyümeye odaklanmadıkları zaman" demiş. "Tam aksine başka hedefler peşinde koştukları zaman büyümüşler" demiş ve örnek vermiş "NASA ay misyonunu gerçekleştirmek, aya adam indirmek durumunda kaldı. Neil Armstrong, Apollo bilirsiniz. Eğer büyüme değil de böyle bir teknolojik alana yönelirseniz, Uzay Endüstrisi inanılmaz derecede o ülkenin büyümesine, ekonomisine katkıda bulunuyor" demiş. Yine aynı şekilde interneti örnek vermiş, "internet de böyle bir şekilde başladı" diyor; "uydular arası haberleşmeyle ama birdenbire dijital ekonomi normal ekonominin çok ötesine geçti. Dolayısıyla sizler başka alanlara yöneliriseniz ihracatın artması gerçekleşir."


Büyüme rakamını telaffuz edip etmemeniz çok önemli değil. İnanın önemli değil, yani bu bir tutku olabilir ama bunun çok büyük bir anlamı yok. Yani büyüyorsunuz ama nasıl büyüyorsunuz? Geçen gün bir haber vardı Oksijen Gazetesi'nde; dikkatinizi çekmiştir muhtemelen. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan için şunu söylüyorlar artık ne eski Birleşik Arap Emirlikleri ne eski Suudi Arabistan var karşınızda. Sadece petrole dayalı değiller. Ekonomimizi çeşitlendirerek hedefler oluşturabiliriz. Şimdi Türkiye'ye bakın: İstanbul Galata bankerleri vardı geçmişte şimdi dünyanın en büyük Finans Merkezi olma potansiyeli olmasa bile Avrupa'nın en büyüklerinden birisi olabilecek durumdasınız. Dünyanın her yerine ihracat yapabilecek; deniz, kara, demir yolu bağlantılarınız var. Çin Kuşak ve Yol İnisiyatifi... Dolayısıyla büyümeyi kapsayıcı yöne çevirmek çok çok çok önemli bu noktada.


Hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz ve başka Türkiye yok! Klişe bir cümle oldu ama bunu söyleyerek sona doğru gitmek istiyorum. Dışsallıklar var, riskler var, birçok sıkıntı var. Ama şunu da ifade etmeme müsaade edin; "Bizim fazla şansımız, fazla zamanımız fazla lüksümüz de yok. Bu program tutmalı" Yani "Ya tutarsa". Evet ya tutarsa! Göl, maya tutarsa ne olur? Bir göl dolusu yoğurt olur . O zaman o yoğurdu bozulmadan bir şekilde tüketmek ya da üretime kazandırmak, ihraç etmek zorundasınız. Dolayısıyla Türkiye, buna

hazırlıklı. Göl yoğurt tutarsa biz ne yapacağımızı biliyoruz. Bütün mesele o yoğurdun olması, mayanın tutması için siyasi iradenin birazcık kenarda durması ve teknokratlar ve bürokratlara bir manevra alanı sağlaması gerekiyor. Bakın bu oldukça önemli. Dolayısıyla ben bunun sinyallerini bunun izlerini görüyorum Sayın Cevdet Akçay, Sayın Şimşek ve Sayın Gaye Erkan bir uyum sağlamak çabası içerisindeler. Daha önce bu üçlü, müzik benzetmesi yaparsak hiçbir orkestrada bir araya gelip beraber çalmadılar. Ama şimdi bir araya geldiler. Ve bir uyum sağlamak zorundalar. Ekiplerini de oluşturdular, başarılar dilemekten başka ne yapabiliriz?


Eleştirebiliriz. Ve ben bu eleştirilerin en kötü en sert olanlarını yapanlara bile teşekkür edecek bir anlayışın gelişmesinin olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü o kişi size zaman ayırıyor, emek ayırıyor, sizi eleştiriyor. Gerekirse o kişiyi çağırırsınız; "Arkadaşım buyurun; masa burada bilgisayar burada veri burada hesap burada kitap burada Ne yapalım? Haydi beraber karar verelim" dersiniz. Oturduğunuz yerden futbol pozisyonunu 15 defa oynatıp; "Aa bak! Esasında el değmiş ama hakem onu görmedi" diyemezsiniz ki. Hakem göremiyor ki; hakemin öyle 15 defa pozisyon içine girip seyretme imkanı yok. Dolayısıyla siz eleştirinizi o kadar yapıcı o kadar makul bir şekilde yapacak ve aynı zamanda çözüm de sunacaksınız ki hem eleştiri hem çözüm yerini bulsun. Aksi takdirde ben de oturup sabahtan akşama eleştirebilirim değil mi?



212 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR - 28/08/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİNİN GÜNDEMİNDE POWELL VE BRICS VAR 28/8/2023
MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARI NE OLACAK - 26/08/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - Memur ve Emekli Maaşları Ne Olacak 26/8/2023
TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR - 21/08/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - TÜRKİYE SIRAT KÖPRÜSÜ ÜZERİNDE DURUYOR 21/8/2023
EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ - 10/08/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - EKONOMİDE BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ 10/8/2023
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 - 08/08/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 2 8/8/2023
BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 - 01/08/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - BUGÜNÜN PARA FİNANS TRAFİĞİNİ ANLAMAK - 1 1/8/2023
FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - FİNTECH NEREYE BİZ NEREYE - 17/07/2023
VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR - 10/07/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen - VERGİ ARTIŞLARI VE MAAŞ ZAMLARI NEREYE KOŞUYOR 10/07/2023
KÜRESEL DURUM BİZE NE SÖYLÜYOR? - 30/06/2023
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen -KÜRESEL DURUM BİZE NE SÖYLÜYOR? 30/6/2023
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri