Bülent Selçuk
bulentslc@gmail.com
ARAP SAÇINA DÖNEN SIĞINMACI POLİTİKASI
11/09/2023 Eskiden gelişen olaylarda her şeyin birbirine girmesi ''Arap Saçı'' şeklinde anlatılırdı. Hala daha kullanırız. Deyimin özü aslında "Arap Saçı" değil de; ''Arap Sacı'' yani bir pişirme aracı şeklindedir. Bu pişirme kabında pişirilen etlerin bir müddet sonra eriyen yağlar nedeniyle kötü kokmaya başlaması nedeni ile böyle anıldığını biliyoruz. Aslında iyi başlayan fakat kötüye giden olaylar için sonradan dilmizdeki yerini almıştır. Bir başka deyim ise "Arap Baharı". Arap Baharı ile başlayan süreçten Suriye de nasibini almıştı. Bir anda başlayan iç karışıklık sonucu Amerika'nın da ''BOP'' planı çerçevesinde olayları körüklemesi ile ülke bölünme sürecine doğru hızla ilerlemişti. Eh bizimkiler de boş durur mu? Amerika'nın verdiği gaz ve ''Yeni Osmanlı '' hayalleri ile ''Cuma namazını Şam'daki Emevi Camii'nde kılacağız'' diyerek; önünü arkasını düşünmeden olaya müdahil oldular. Şam ile ısrarla oturup müzakere edeceklerine Şam yönetimini devirmeye çalıştılar. Suriye'nin kuzeyi bu kargaşa sırasında bir anda her çeşit terör grupları ile doldu. Sonrasında yok olma durumunda kalan PKK uzantılarını korumak için yine bir başka PKK uzantısından medet umularak, ABD'nin başını çektiği dış güçler, bu yeni grup örgütün kendi topraklarımızdan geçmesine neden oldular. Hem de adeta alay eder gibi 29 Ekim 2014 Cumhuriyet Bayramı günü ağır silahları ile sözde IŞİD/DAEŞ örgütü ile çarpışmak üzere geçmesine izin verildi. Sonuçta cemaat ne derse desin imam bildiğini okur hesabı, iktidar partisi tüm uyarılara kulak tıkadı. Milyonlarca sığınmacı ülkemize doldu. Bunların arasında her türlü insan vardı. Tabii bu gelen sığınmacılar için önceden hiçbir hazırlık yapılmadığı için ülkede tam bir kaos oldu. Gelen sığınmacılar ülkenin her tarafına dağıldı. Bu yetti mi? Hayır. Hudut güvenliğimiz olmadığı için hala geliyorlar. Üstüne Afganistan'dan bile gelen var. Bunlar da çok ilgi çekici; gelenlerin hepsi sağlıklı, savaşacak yaşta ve yaya geliyor. İşin bir başka boyutu ise gelenlerin neredeyse çoğu Türk ve Atatürk düşmanı. Üstelik Cumhuriyet rejiminden ve laik düzenden nefret ediyor. İyi de arkadaş; o zaman niye Suudi Arabistana gitmiyorsun? Tabii bunu sormak, abesle iştigal. İyice belli oldu ki gelenler belli bir plan dahilinde ''GELMİYOR, GETİRİLİYOR''. Özellikle Suriye'den getirilen sığınmacılar artık kendi gettolarını oluşturdular buralarda. Kendi işlerini kurdular, hatta mafya örgütlerini kurarak rakip çetelerle savaşmaya başladılar. Tabi bunun en önemli nedenlerinden biri iktidarın kendilerine sunduğu sonsuz olanaklar... Vergi yok, okul bedava, hastane bedava. Üstelik beklemek yok vs. Bu verilen fırsatlar yetmezmiş gibi çocuk doğurmada da adeta birbirleri ile yarışıyorlar. Arkadaş insan geleceğini görmediği, sığınmacı olarak geldiği bir ülkede niye çok çocuk doğurur? Demek ki kendilerine bizim bilmediğimiz bazı sözler verildi. Üstüne üstlük şımarıkları da cabası. Yollarda kadınlarımıza sarkıntılıklar, kavga çıkarmalar neredeyse olaysız gün geçmiyor gibi. Bir olay olduğunda kurdukları whatsapp grupları ile anında organize olabiliyorlar. Geçtiğimiz günlerde İzmir'in Gediz semtinde Suriyeli bir kadın, yanında çocukları varken; otobüs kuyruğunda bekleyenleri hiçe sayarak ittire kaktıra öne geçip otobüse biniyor. Bu sefer kendisini uyaranlara da tükürükle yanıt veriyor. Halk da tepki gösterip kadını döverek otobüsten atıyorlar. Tabii burada kadını dövmek asla doğru değildir. Lakin burada anlatmak istediğim sığınmacı konusunda halkın sabrının iyice taşmak üzere olduğudur. Ne yazık ki iktidar ve yanlıları bu olayları adeta görmezden gelmekteler. Bir de kendi halkını kötülemekten geri durmamaktalar. Yok efendim onlar ensarmış, yok din kardeşimiz imiş (sanki hepsi Müslüman) şu imiş bu imiş... Ülkenin geleceğinden endişe eden kesimler haklı olarak seslerini her geçen gün arttırmaktadırlar. Şu an kesin sayıları belli olmayan sığınmacılardan Suriyeliler'in artık ülkelerine dönme zamanı geldi! Ülkelerinde savaş bitti; Esad, af çıkardı. Artık dönün! Niye duruyorsunuz? Ülkenin evlatlarının torunlarının geleceğinden endişe edenler tepkilerini, seslerini sosyal medya ile duyurmaya devam ediyor. Bu tepki veren kesime edilen hakaretler de çok ileri boyutlara ulaşmaya başladı. Ne şovenistlik kaldı ne faşistlik ne ırkçılık ne de dinsizlik. Sanki her Türk, Müslüman olmaya mecburmuş da Suriyeliler giderse ekonomi çökermiş de... Yani milliyetçilere kızanlar her şeye sadece din ekseninden baktıklarından neredeyse Arap şovenisti olup çıktılar. İşin ilginç boyutu sağdan veya soldan olsun her kesimden tepki gelmeye devam ediyor. Ki ortak nokta; ülke bütünlüğü. Türk milleti, Türk devleti, Atatürk ve Cumhuriyet. Bir insanın kendi ülkesinin, vatanının geleceğinden endişe etmesi; tehlikeleri dile getirmesi ne zamandan beri şovenistlik oluyor? Yani özellikle komşu ülkeden milyonlarca sığınmacı ülkeyi resmen sessiz istila ediyor, üstüne binlerce kilometre öteden Afganistan'dan kim oldukları belli olmayan yaya olarak başka gruplar geliyor. Vatanın her tarafına dağılıyorlar, kayboluyorlar. Bunları sorgulayınca, endişe edince; "ırkçı" oluyoruz. Başta olaylara hoşgörü ile yaklaşanlar dahi; gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca bu görüşlerini terk etmeye başladılar. Özellikle güneydoğu illerimizde yaşanan olaylar, milliyetçileri haklı çıkarır niteliktedir. Bozulan demografik yapı, okullardaki öğrenci sayılarında hissedilir şekildeki değişimler, ticaret hayatındaki olumsuzluklar, Türkler'in vergi, prim ve harçlar verirken Suriyeliler'in bunlardan muaf tutulması, bunun Türk ticaret erbabında yarattığı kırılganlıklar ön plana çıkmaya başladı. Hatta bazı sözde din adamları, vatan toprağımız Hatay'ın Türkiye'nin değil; Suriye'nin olduğunu iddia edecek kadar tam bir gaflet, dalalet ve ihanet içinde olacak kadar işi ileri götürdüler. Bu değerlendirmelerin ışığında endişeleri gidermenin tek yolu öncelikle Suriyeliler'in bir plan dahilinde hızlı şekilde kendi ülkelerine geri gönderilmeleridir. Geri kalanların da acilen sınır dışı edilmeleri gerekmektedir. Sonrasında hudut boylarımıza kim ne derse desin tekrardan mayın döşenmesi gereğidir. Şu anda istediğiniz kadar duvar örün, devriye çıkartın, ne yaparsanız yapın hepsi boşa giden çabalar olmaktadır. Ümidimiz vatanın bütünlüğüne zarar verecek her türlü olaya iktidar tarafından son verilmesidir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DİNDAR VE KİNDAR NESİL Mİ AHLAKLI NESİL Mİ? - 06/09/2023 |
Bülent Selçuk yazdı |
26 AĞUSTOS'UN ARDINDAN - 01/09/2023 |
Bülent Selçuk - 26 AĞUSTOS'UN ARDINDAN 1/9/2023 |
26 AĞUSTOS'A GİDERKEN - 24/08/2023 |
Bülent Selçuk - 26 AĞUSTOS'A GİDERKEN 24/8/2023 |
TÜRKLER, İSLAMİYET VE ARAPLAŞMA - 3 - 23/08/2023 |
Bülent Selçuk - TÜRKLER, İSLAMİYET VE ARAPLAŞMA - 3 23/8/2023 |
TÜRKLER, İSLAMİYET VE ARAPLAŞMA -2 - 22/08/2023 |
Bülent Selçuk - TÜRKLER, İSLAMİYET VE ARAPLAŞMA -2 22/8/2023 |
TÜRKLER, İSLAMİYET VE ARAPLAŞMA - 21/08/2023 |
Bülent Selçuk - TÜRKLER, İSLAMİYET VE ARAPLAŞMA 21/8/2023 |
DÜNYADAKİ SON GELİŞMELER VE TÜRKİYE - 13/08/2023 |
Bülent Selçuk - DÜNYADAKİ SON GELİŞMELER VE TÜRKİYE 13/8/2023 |
KOMPLO TEORİLERİ VE CHP - 06/08/2023 |
Bülent Selçuk - KOMPLO TEORİLERİ VE CHP 6/8/2023 |
ORTAYA KARIŞIK - 25/07/2023 |
Bülent Selçuk - ORTAYA KARIŞIK 25/7/2023 |
Devamı |