Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
İZMİR VE SİVİL TOPLUM
07/02/2024
Okuduğum dördüncü üniversite olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Medya ve İletişim bölümünün bütünleme sınavlarına katılmak üzere geçen hafta İzmir’deydim. Şu anda sınav sonuçlarımın bir kısmı açıklanmış durumda. En yüksek notu 97 ile Girişimcilik dersinden almışım. Zaten bir sosyal girişimciye de bu puan yakışırdı.
Sınavları tamamladıktan sonra; 4 Şubat Pazar günü de Dostluk Grubu Derneği’nin düzenlediği “Grup Medya 2. Türk Sanat Müziği Ödülleri Ödül Töreni” ve “Hüner Coşkuner ile Zeki Müren’in Müziğimizdeki Yeri” adlı söyleşiye katıldım. Salonda Dostluk Grubu üyelerini görmem ayrıca şair Bekir Beydoğan Bey’i, şair – yazar Elif Fulya Hanım’ı, şair ve söz yazarı Makbule Durmuş Hanım’ı, yine şair ve söz yazarı Savaş Yavuz Bey’i ve Karşıyaka Kent Konseyi’nden Cüneyt Çağlayan Bey’i görmek de beni ayrıca mutlu etti.
Program, Dostluk Grubu Derneği’nin de yer aldığı Karşıyaka Belediyesi Sancar Maruflu STK Yerleşkesi’nde gerçekleşti. 80 kişilik salonda yaklaşık 50 kişiye hitap ettik. Havanın çok güzel olması, etkinliğin de öğleden sonraya rast gelmesi katılımı birazcık düşürmüş olabilir. Fakat zannediyorum ki gelenler; programımızdan keyif aldılar. Sancar Maruflu, “İzmir Baba” olarak bilinir ve gerçek bir sivil toplumcu idi. Onu rahmetle anıyorum. Karşıyaka’da yıllar evvel adı stada çıkan sokağa verilmişti. Vefat edince adı Konak’ta bir anaokuluna ve Karşıyaka’da belediyenin yapmış olduğu bu STK yerleşkesine verildi. Adının ölümsüzleştirilmesi kadar felsefesinin de yaşatılması adına çalışmalar yapmak lazım. Geçen gelişimde Sancar Maruflu Anma Programı’na da katılmıştım. Ne çok seveni vardı salonda. Siyaset ve cemiyet hayatından kişiler de Karşıyaka Spor Kulübü taraftarları da vardı. Onu özlüyoruz. İşte bu Sancar Maruflu STK Yerleşkesi’nde düzenlenen programda onun da olmasını elbette çok isterdim. Ben, Hüner Coşkuner üzerine konuştum ve ayrıca sanatçının sesinden dinlemeyi çok sevdiğimiz “Talihin Elinde Oyuncak Oldum” ve “Çal Gitar” şarkılarını altyapı üzerinden seslendirmeye çalıştım. Hüner Coşkuner, genç sayılacak bir yaşta üç yıl önce Dünya Kanser Günü olan 4 Şubat’ta kemik iliği kanserinden hayatını kaybetti. Hiç evlenmeyen, çocuksuz olan sanatçının bir de çift yumurta ikizi varmış. Hakkında araştırma yaparken öğrendim. Ayrıca ablası da kendisinin kıyafetlerini diken bir modacıymış. Bir diğer ablasını ise kanserden yitirmiş. Zeki Müren hakkında da konuştum. Zeki Müren’in çok seveni var; evet. Ancak Zeki Müren hakkındaki bazı gerçekler dile getirildiğinde anlamsız tepkiler verebiliyorlar. Örneğin Türk halkının önemli bir bölümü Zeki Müren’in cinsel kimliğini, onun renkli bir kelebek oluşunu kabul etmiyor. Sanki Sanat Güneşi’nin cinsel kimliği onun değerini azaltacakmış gibi. Oysa sanatçılar hem de böyle zirvedeki sanatçılar zaten uçlarda yaşayan egolu kişilerdir. Ondan 21 yaş küçük olan Bülent Ersoy da zirvedeki yerini koruyor ve o da zaman zaman ego patlaması yaşıyor. Bunlardan biri de “en büyük benim” ifadesiydi. Bu konuyu Grup TV’de yayınlanan ve benim Tunceli Çemişgezek’ten bağlanarak katıldığım Gündemin Getirdiği programında ele aldığım için o gün salonda da çok uzatmadım. Fakat Bülent Ersoy’un Türkçesi’nin Zeki Bey’den daha iyi olduğunu; Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü okurken derslerimize giren hocalarımdan nasıl öğrendiğimi de ifade etmekten kaçınmadım.
Tüm bunların şahidi ve Zeki Müren ile aynı evi paylaşan yakın dostu Göksenin Çakmak programın bir diğer konuşmacısı idi. O da bunları doğruladı. Ayrıca TV8’de katıldığı programda Bülent Ersoy’la kavga etmesini hatta onu tokatlamasını isteyenler için de gereken cevapları verdi. Aslında Zeki Müren kadar güzel sesi olmasına rağmen öğretmenliği seçen ve yıllarca felsefe grubu derslerine girip; emekli olduktan sonra kolejler ve dershanelerde de çalışan Göksenin Çakmak, şimdilerde İzmir Karşıyaka’daki evinde hem emekliliğin tadını çıkarıyor hem de Türk Sanat Müziği konserlerini sunarak sahnelerle olan ilişkisini korumaya devam ediyor. Kendisine; uzun, sağlıklı ve mutlu bir ömür diliyorum.
Kurucu Başkanı olduğum Dostluk Grubu Derneği’ni ise istediğim gibi bulamadım. Bir milletvekilinin abisi olan Haldun Çıray, hiçbir çalışma gerçekleştirmediği gibi noter üzerinden sayman Pakize Hanım’la birlikte istifa etmiş. Onlardan önce de sunucu ve eğitimci Sinem Boyan e-devlet üzerinden, Dilek Levent de yine noterden istifa etmiş. Emin, Seher, Kemal, Makbule gibi arkadaşlarımız ise yönetimlerde görev almamak için üyelikten de ayrılmışlar.
İstifa tek taraflı bir irade beyanı olduğu için elbette duruma saygı göstermek zorundayız. Fakat yine de duruma üzüldüğümü belirtmek isterim. Çünkü 12 Nisan 2016’da o dönem Karşıyaka Dostluk Grubu adıyla kurulan ve 17 Şubat 2022 tarihinde dernekleşen Dostluk Grubu sekiz yılda düzenlediği 160 etkinlikle kırılması güç bir rekora imza atan sosyal bir topluluktur. Grubun takipçi ve destekçilerinin çok olmasına rağmen resmi üyesinin az olması ise Türk siyasamızın problemlerinden biridir. Bunu biraz daha açımlamak isterim.
Derneklerin 7 kişi ile kurulması, yer bildirim zorunluluğu, vergiler, defterler ve diğer mevzuatlara tabi oluşu dernek kuruluşunu güçleştirirken illaki altı ay içinde en az 16 üye olma zorunluluğu da ayrıca problemlidir. Almanya’da bir kişi kendisinden hariç biri ile dernek kurabilmektedir. Biz de ise devletimiz şartları zorlaştırmaktadır. Onlardan biri de DERBİS’tir. Elektronik dernek bilgi sisteminde çoğu beyannameyi vermek kolaylaşmış ve kırtasiye azalmıştır. Ancak dernek başkanı istifa edip; şifreyi de beraber götürünce derneğin işlemlerini nasıl yapacağı açıklanmamıştır. Yerine seçim yapıp gelin mantığı kural olarak doğru ancak gerçek hayatta sorunludur.
Bir başka konu ise kurum ve kuruluşların derneklerle eşit olarak dernek veya vakıf olmayan geçici topluluklara da aynı şekilde davranmasıdır. Örneğin; bizler makbuzumuzla, defterimizle, vergimizle denetime açık ve şeffaf bir yapıda iken diğer sosyal toplulukların ne yaptığı belli değildir. Örneğin Karşıyaka’da üye sayısı bizden çok daha fazla olduğu halde dernekleşmeyen şiir toplulukları, müzik toplulukları vardır. Bunlara da belediye salon vermektedir. Bugün tarikatlar ve dini cemaatler bile dernek ya da vakıf kurup resmileşirken; kafelerde veya başka yerlerde buluşup adeta dernek gibi faaliyet gösterip dernek olmayan gruplar da vardır. Buradaki rekabet eşitsizliği açıktır. Devlet buna derhal bir çözüm getirmelidir. Örneğin; mademki Karşıyaka, Bornova, Güzelbahçe belediyeleri STK yerleşkeleri kurarak sivil toplum kuruluşlarına ücretsiz yer vermektedir; o halde neden bu sosyal topluluklar resmileşmekten kaçmaktadır?
Belki bu yazıyı okuyanlar; “Yahu siz de önceden dernek değildiniz” diyeceklerdir. Doğrudur ama eksik bir cümledir bu. Şöyle ki; Dostluk Grubu, kurulduğundan beri her sene üyeleri arasından seçim yaparak bir başkan ve yönetim belirlemiş ayrıca tüm mali yapısını, fişlerini ortaya koymuştur. Bu nedenle de devletin illerdeki en yüksek mülki amiri olan Valilik, Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlarla çalışabilmiştir. Nitekim; en sonunda grubun etkinliklerinin masrafı üyeler ile karşılanamaz duruma gelince sponsorluk ihtiyacı doğmuş; bu ihtiyaç da elbette makbuz ile para alışverişini zorunlu kılmıştır. Böylece; her zaman vergisini vermeye hazır olan topluluğumuz dernekleşmiştir.
Derneğimiz basit usul ile işletme defteri tutmakta ve bankada hesabı bulunmaktadır. İşlemleri yasal ve kanuna uygundur. Denetime açıktır. Organları seçimlerle tespit edilmektedir. Oysa dernek veya vakıf olmayan sosyal topluluklarda başkanlar çoğunlukla tepeden inme gelir. Tek otoritedir. Her şeye kendileri karar verirler ve bunu diğer kimselere dikte ederler. Karşıyaka’da olan ve kültür sanat faaliyetlerine ilgi duyanlar 2014 – 2015 yılında Karşıyaka Live Grubu’nu ve başkanının yaptıklarını hatırlar. Bugün o gruptan ayrılanlar ağırlıklı olarak Egeyi Sevenler Derneği’ne geçmişlerdir.
Neyse… Hayatta anlam veremediğimiz çok şey oluyor ve bunları dile getirmek gerekiyor. Özeleştiri de yapmak gerek. 4 Şubat Pazar günü bazı aksaklıklar da yaşadık. STK Yerleşkesi ’ne CHP’nin Çiğli aday açıklamasının yarattığı kalabalık ve yeni açılan tramvay nedeniyle geç kaldım. STK Yerleşkesinin önde ve yanda tabelası olduğu halde pazaryerinin girişinde tabela olmaması nedeniyle yine yerleşkeyi bulamayanlar oldu. Pazaryerine ayrılan park ise araç parkı için epeyce vakit kaybetmemize neden oldu. Neyse ki Dostluk Grubu gerçek bir ailedir ve halkımız da sorunlara karşı tahammüllüdürler, çok büyük tepki vermezler. Öyle olmasa zaten Türkiye bugün yönetimsel açıdan çok başka bir ülke olurdu. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024 |
Devamı |