Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
ERDEM CANKAYA’NIN ARDINDAN
26/02/2024
İstanbul’da üniversite öğrencilik yıllarım… Genciz, hareketliyiz ve gelecekle ilgili umudumuz var! O umutların gerçekleşmesi için dersler haricinde yaptıklarımız var. Daha huzurlu, daha mutlu olsun insanlar diyoruz. Bireyin kalkınmasının yolunun ancak toplumun kalkınması ile anlamlı olabileceğini düşünüyoruz.
Türkiye için taşıdığımız umutların yeşermesi, bize göre cumhuriyet değerlerinin çağın gereklerine göre güncellenmesi yani hurafelerin değil; bilimin, aklın ön plana alınmasıyla mümkün. Emekçinin hakkının sömürülmediği, gelir adaletsizliğinin olmadığı, sosyal yardımlaşma ve dayanışma bağlarının kuvvetli olduğu demokratik bir düzen bizce kurulabilir.
Hakça bir düzen için toplumda her bakımdan uyanmış, zihnen dinç ve öncü kadrolar lazım. Bunun için de bir araya gelmek lazım. Dernekler, düşünce kuruluşları ve partiler bu düzenin koruyucusu, savunucusu ya da kitlelere taşıyıcısı olabilirler. Bu yüzden de düşünce ve ifade özgürlüğü ile saygı çerçevesinde görüşler; meşru propaganda yolları ile halka ulaştırılabilir.
Doktor Erdem CANKAYA da tam bu esnada karşıma çıkıyor. Süheyla Akdere ablamla birlikte, tavsiyeler ve önceden gerçekleştirilen görüşmeler ışığında soluğu Beşiktaş’ta alıyoruz. Zincirlikuyu ile sahil arasında kalan Büyükdere Caddesi’nde Sabah Gazetesi’nin hemen karşı çaprazında, Darphanae durağı arkasındaki az katlı binanın zemin katında Sosyal Demokrasi Derneği’ne giriyoruz.
Burası Ankara merkezli bir dernek. İstanbul Şubesi’nin kurucu başkanı ise Şükran Erdoğan. Şükran Hanım, işleri nedeniyle görevi bırakıyor. Dernek seçim sürecine girmiş. Biz de üye olup bu sürece katkı koymaya karar veriyoruz. Ekim 2012’de yapılan seçimler neticesinde Başkan Nihat Boztepe oluyor. Boztepe’nin yönetimine ben, Süheyla Akdere ile giriyorum. Yönetimde Avukat Selami Melemşe, Nurfeşan Ağra ve Özge Hanım’ın yanı sıra Erdem Cankaya da var. Hızlıca çalışmalara başlıyoruz. Fakat derneğin kirası, çalışmaların maliyeti, yoğun tempo Özge Hanım’la Nihat Bey’e ağır geliyor. Onlar yönetimden ayrılıyorlar ve başkanlığa kendi aramızda Dr. Erdem Cankaya’yı seçiyoruz.
Yönetim kurulunda benim görevim yazman, Süheyla ablamın ise sayman. Aydınlanma Sofraları düzenliyoruz. Bu gecelerde CHP yöneticileri, milletvekilleri ve DSP yöneticileri ve eski milletvekilleri olmak üzere çok sayıda misafir ve konuşmacı ağırlıyoruz. Bu yemekler, Atatürk’ün sofrasının devamı niteliğinde. İnsanlar, yemeğe değil konuşmaya geliyorlar. Aralarında yemek yemeyen sadece konuşmaları dinleyenler de var; İmambakır Üküş bunlardan biri.
Zaman içinde dernek çalışmaları o kadar büyüyor ki en büyük destekçimiz Prof. Dr. Halil Semih Eryıldız’ın öncülüğünde Özgür İnsan Dergisi’ni çıkarıyoruz. “Özgür İnsan” 70’li yıllarda Bülent Ecevit’in çıkardığı dergi. Yani ismi bile son derece önemli. Bu derginin satış ve abonelik faaliyetleri için başta CHP örgütleri olmak üzere tüm sosyal demokratlara gidiyoruz. Ayrıca üniversite ve akademi çevresine girmeye çalışıyoruz. Derginin her sayısı adeta gündem oluşturacak nitelikte. Ekoloji, Madenler, Çevre Kirliliği, Muhacirlik, Şehir Plancılığı, Kamu Mali Düzeni, Avrupa ve Sosyal Demokrasi aklıma gelen ilk konu başlıkları.
Dergi ve dernek çalışmaları, o yıllarda 21 yaşında olan benim adımın da giderek İstanbul siyasasında daha fazla duyulmasına neden oluyor. Dernekten önce Demokratik Sol Parti’de yaptığım çalışmalar ve gençlik faaliyetleri ile insanlar beni tanımaya başlamıştı. Fakat dernek ve dergi benim ismimi aydınların dünyasına ve elit kesime de taşıyor. Çok şey öğrenmemi sağlıyor. Dr. Erdem Cankaya sayesinde dernekçiliğe iyice hâkim oluyorum. Bu iş bir gönüllülük ve kaynak bulma işi. Ancak “sosyal demokratik” çerçevede bunların da ötesinde bir cesaret ve emek işi. Tüm faaliyetler bizi birbirimize daha çok yakınlaştırıyor. Aile gibi oluyoruz. Çoğunlukla derneğe de Erdem Cankaya hocam kendi arabasıyla götürüyor beni. Bu nedenle hala ne zaman siyah, sedan bir Chevrolet Lacetti görsem Erdem hocamı hatırlarım.
Erdem Hoca’nın evine de gidiyoruz. Öğrenci olduğum için eşiyle birlikte zaman zaman beni Ataköy’deki evlerine davet ediyorlar. Ev yemeği yiyorum onlarda. Yemek sonrası çay eşliğinde salonda sohbet ediyoruz. Çok tatlı sohbetlerde bana anılarını anlatıyor Erdem Hoca.
Sefaköy’ün adı üzerinde köy olduğu zamanlarda orada nasıl doktorluk yaptığını anlatıyor. Yoksullara meccani (parasız) baktığını... Ecevitler’i mavi Reno 9’la taşıdığını, onları taşırken belinde iki tane tabanca tuttuğunu, Ecevitler’in evinde kanepede yattığını, üzerini battaniyeyle Rahşan Ecevit’in örttüğünü söylüyor. Ecevitler’le arasını açan olayı anlatıyor sonra. Eski başbakanın evinin değişen telefon numarasının o olaydan sonra artık kendisine verilmediğinden bahsediyor. Olay ise Bayrampaşa Belediye Başkanı Necdet Özkan’ın kardeşi Hüsamettin Özkan’la ilgili. Erdem Hoca, Hüsamettin Bey’le ilgili Bülent Bey’i uyarıyor; “Güvenilir bir tip değil. Bu kişi ileride başınızı ağrıtır” diyor. Bu söz Ecevitler ile arasını açıyor. 1991’de Hüsamettin Özkan DSP milletvekili olurken Erdem Cankaya 1992’de CHP’nin yeniden açılmasıyla yönünü CHP’ye çeviriyor. Hatta Küçükçekmece’den belediye başkan adayı bile oluyor.
Dr. Erdem Cankaya, bir dönem özel hastane de işletmiş. Zaman içerisinde kazandığı paralarla genelde gayrimenkul yatırımı yapan Cankaya, işletme ortağından dolayı sonradan mahkemelik olmuş ve borçları nedeniyle hastane ile gayrimenkullerini de elden çıkarmak zorunda kalmış. Dernekten çıktığımız bazı akşamlar arabayla o evlerin önünden geçerken durur; bize de gösterirdi. O anlarda yüzünden hüznünü, mağduriyetini anlardım.
Erdem Hoca’nın evinin otoparkında da trafikten çektiği eski arabası dururdu. Gök mavisi bu araba Renault’un konuşan ilk modeli olan R25 idi. 2.0 motorlu bu otomobilinin zamanında uçak gibi gittiğini, aslında bu arabayı alırken bayiden Baccara donanımlı olanını istediğini ve kaporasını bu şekilde verdiğini ancak bayinin daha düşük donanımlı ve kadife koltuklu modelini verdiğini anlatmıştı. O aracın plakasını yani 34 DUF 25’i ben o zamanlar yeni çıkan Elektronik Dernekler Bilgi Sistemi (Derbis) şifresi yapmıştım hatta.
Erdem Hoca, bazı sağlık durumlarımla da yakından ve özel olarak ilgilenmiştir. Bana donanımlı bir komplekste (ki Sports International’i önermişti) spor yapmam tavsiyesinde bulunmuştur.
Bülent Ecevit Kültür Derneği’ni (BEKD) kurmaya çalışırken kurucu üye olarak yer almayı kabul etmişti. Kuruculuk evraklarını imzalatırken de bana büyük kızından olan torununun “uygun” sözcüğü yerine “tenasüp-mütenasip” sözcüğünü duyup dedesinden bu sözcüğün manasını öğrendiğini saonra da bu kelimeyi kullandığını keyifle anlatmıştı.
Dr. Erdem Cankaya, emekliler için giderek zorlaşan hayat şartlarında en son işyeri hekimliği yapıyordu. İzmir Seferihisar Meltem Tur’daki yazlığında da kendisini ziyaret etmiş ve beraberce denizde yüzmüştük de. Hatta arabasının - ki o zaman gri Hyundai Elentra’sı vardı - anahtarını şortunun cebinde unutmuştu da denizden çıkınca anahtarın çalışmasına epeyce hayret etmiştik.
Bana öğrenciyken nasıl ansiklopedi sattığını, nasıl hızlı yaşadığını ve sanıyorum Silivri tarafında bir gece yarısı şak diye nasıl yazlık daire aldığını anlatmıştı. CHP Gençlik Kolları’ndaki faaliyetlerini, Ecevit’e nasıl kongreler kazandırdıklarını, o dönemki heyecanlarını, kızının nikahında Gispy Kings’in gitarcısının şarkılarıyla nasıl mutlu olduğunu, Fransa’daki sosyalist ve komünist belediyelerin çalışma şekillerini hep paylaşmıştı.
Dr. Erdem Cankaya, ameliyat geçirmişti ve son zamanlarında iyice rahatsızlanmıştı. Kendisiyle son olarak 19 Ocak’ta telefonla görüşmüştük. “Nasılsın Erdem Hocam?” dediğimde bana “İyi değilim Ahmet” dedi. Allah’tan, evrenin yaratılışındaki düzenden, iyiliklerden bahsetti. Adeta veda dolu sözlerden sonra bana da “öğretmen bir hanım ile evlenme” tavsiyesinde bulundu. Zaman zaman kahkahalarla geçen yarım saatlik bir konuşmaydı bu. Kitap yazdığını, çevresinden ve hatta benden dahi topladığı anılarla bir kitap oluşturduğunu, yayınevi sahibi arkadaşına çalışmasını gönderdiğini söylemişti. Bu kitabı merakla bekliyorum.
Güzel insanlar, bu dünyadan göçüp gittikten sonra da güzel anılacaklardır. Öğretmen çocuğu, halkın imdadına koşup tedavisini gerçekleştiren, gerçek bir Atatürkçü olan Erdem CANKAYA Hoca da onlardan biri. 15 Mart’ta 76 yaşına girecekti. 75 yaşında dev bir çınar gibi vefat etti. O vefatıyla; Ercüment Fişekçi, Coşkuner Irmak gibi dernekteki ortak dostlarımızla kavuştu. Belki gittiği yerde onu Ecevitler karşılayıp “haklıymışsın” diyecek belki de Atatürk cennette onu bekliyor olacak. |
Yorumlar |
Teşekkür 03/03/2024 09:26 Çok önemli ve değerli bir kadirşinaslık örneği, içimizi ısıttın, gönlümüzü serinlettin, vefa duygun hep böyle içten ve cömert olsun, Erdem in mekanı cennet olsun, sevenlerinin başı sağ olsun... Ayhan Bahattin Tuğsuz |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024 |
Devamı |