Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
BUGÜNKÜ PAHALILIK ORTAMINA NASIL GELDİK? (1)
02/03/2024 Ülkemizde ekonomi, diğer bilimlerin önüne geçmiş bir alandır. Çünkü bilimsel araştırmaların hükümetçe desteklenmesi için gereken kaynağı bulma problemi de iktisadın uğraştığı alanlar arasındadır. İktisat eğitimi de artık herkes tarafından öğrenilmesi gereken bir branş olarak öne geçmiştir. İktisadın ilgi alanlarından biri de maalesef hayat pahalılığıdır.
Enflasyon, olarak da bildiğimiz hayat pahalılığı bizi her alanda yıpratmaktadır. Çarşıda, pazarda, kantine, markette, internette enflasyonun ağır yükü ile karşı karşıya kalan vatandaşlar; hükümetin buna bir hal çaresi bulmasını beklemektedirler. Enflasyonun çeşitleri olmakla birlikte; Türkiye, %4.5’luk büyüme oranı ile durgunluk içerisinde enflasyon koşulları altında yani stagflasyon durumunda da değildir. Türkiye’de üretim ve istihdam olanakları istendik seviyede olmasa dahi sürmektedir.
Türkiye büyüdüğü halde pekala vatandaş neden bunun etkisini kendi bütçesinde görememektedir? Aileler, bireyler neden geçim sıkıntısı çekmekte ve küçülmeye gitmek zorunda kalmaktadır? Bunun çeşitli nedenleri vardır. Örneğin enflasyon karşısında sizin geliriniz daha düşük bir oranda arttıysa siz küçülme eğilimine girmişsinizdir. Ancak makro iktisadi ölçekte bu durumu incelemek istersek ortaya daha farklı bir sorun ortaya çıkar.
Buna “Artı Değerin Bölüşüm Sorunu”, “Refahın Paylaşılmasında Yaşanan Dengesizlikler”, “Paylaşım Ekonomisindeki Çıkmazlar”, “Kazancın Dağıtımında Sosyolojik Problemler”, “Gelir Adaletsizliği ve Vergi Kıskacında Tüketiciler”, “Hükümet Politikalarının Orta ve Alt Gelir Grubu’na Faydasızlığı”, “İrrasyonel Programların Kaçınılmaz Çıktısı”, “Sömürü Düzeninin Ekonomik Yapısı” gibi her biri ayrı kitap konusu olabilecek başlıklarda toplamak mümkündür.
Tabii ki aslen sorumlu hükümettir. Karar alıcı konumunda olması nedeniyle hükümetin mali, finansal ve istikrar programları bizim hayatımızı doğrudan etkilemektedir. Tüm veriler de Ak Parti Hükümeti’nin DSP’den devraldığı ekonomik programı aynen sürdürdüğü 2002 – 2007 yıllarını daha başarılı olarak ortaya koymaktadır. Diğer yandan Ak Parti Hükümeti’nin Küresel Ekonomik Kriz yılı olarak bilinen 2008’i de iyi geçirdiği söylenebilir. Ancak Türkiye aynı zamanda bu yıllarda siyasi olarak çalkantılı olaylar yaşamıştır. Bunlar, 2007 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde başlayan sıkıntılar ile start alır. Cumhuriyet Mitingleri, E- Muhtıra, Genel Seçimler, 2009 Yerel Seçimleri, FETÖ’nün önünü açan 2010 Referandumu, Ergenekon - Balyoz Davaları ve 2011 Genel Seçimleri diye sürer. Bu gerginlikler, Türkiye'ye dış piyasadan daha fazla yatırım ve sermaye gelmesini kısmen engellemiştir.
2011 yılından sonra Dünya genelinde düşük fiyatta seyreden ve değerinin altında piyasa gören altın fiyatları yükselmeye başlar. Kuşkusuz bunda Arap Baharı denilen olayların, düzensiz göçlerle tehdit altına giren Batı Dünyası’nın da etkisi vardır. Türkiye, başlangıçta Arap ülkelerinden gelen göçmenlerle ilgili düzenli tedbir almamış, ülkemiz bir geçiş güzergahı olarak kullanılmıştır. Türkiye, 2011 – 2012 yıllarını her bakımdan yaklaşmakta olan ekonomik ve sosyolojik tehlikeleri dikkate almadan; deyim yerindeyse “bilinçsizce” geçirmiştir. Ve 2012’de başbakan Erdoğan ameliyat olmuş, ameliyat esnasında ve sonrasında hayatına yönelik kasıtlı planların olduğu ortaya çıkmıştır. Bunu başlangıçta ekolojik bir eylem olan ancak devamında FETÖ ve çeşitli unsuların devreye girip ortaya çıkmasıyla farklı boyutlara evrilen Gezi Olayları izlemiş, yıl sonunda 17 – 25 Aralık 2013 operasyonları hükümetin kucağında bomba gibi durmuştur. Bu olaylar olmasa Türkiye'ye gelecek dış kaynakların miktarının çok daha fazla olması beklenirdi. Çünkü yatırımcı; güven ve istikrar arar.
Netameli yılların ekonomik programı ise her türlü çekişmeden uzak bir şekilde genellikle %5 faiz %5 enflasyon %5 büyüme gibi beşi bir yerde çerçevesine alınmıştır. Ancak enflasyon daha yüksek seviyede seyretmiş ekonomi ise daha düşük oranda büyümüştür. İşte bu da günümüzde yaşadığımız ekonomik darboğazın oluşumunu başlatmıştır. Makas açılmış, kurlar yavaş yavaş yükselmeye başlamış, dolayısıyla cari açık artmış, piyasa müdahaleleri nedeniyle de rezervler azalmıştır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024 |
Devamı |