Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
SİYASETİN MERKEZİ YAHUT MERKEZ SİYASET
21/04/2024
İYİ Parti Genel Başkan adaylarından Tolga Akalın, katıldığı bir programda siyasetin merkezinin sabit kalmadığını ve sürekli değiştiğini belirtiyor. Bence de bu sözü doğrudur. Gerçi Akalın, siyasetin yeni merkezinin Türk milliyetçiliği ekseninde devam edeceğini tahmin ettiğini belirtiyor ama bunu şimdiden tespit etmek mümkün değildir. Siyasetin merkezinin ne olacağını zaman gösterecektir. Siyasetin merkezi 1923 – 1946 yılları arasında açık bir şekilde CHP, CHP’nin temsil ettiği devlet otoritesi ve kent insanı ile memur-bürokrasi sınıfı iken 1946’dan 1960’a kadar merkez, Demokrat Parti çevresinde toplanan toprak sahipleri ve köylü sınıfıdır. 1960’ta siyasetin merkezine asker oturur. 60’larda yeni bir sınıf yani işçi sınıfı doğmaya başlamış, köyden kente göç hızlanmış bu da beraberinde yeni sorunları gündeme getirmiştir. Örneğin Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 1965’te çıkması ve bugün çok şikayetçi olduğumuz çok katlı yapı stoğunun başlaması 1960’lardadır. Kat Mülkiyeti Kanunu ile birlikte kişiler eskiden bir mülkün-apartmanın tek sahibi olabilirken kat irtifakı sayesinde ayrı ayrı katların sahibi olabilmektedir. Katlara dönerek çıkan bir merdivenle girildiğinden Arapça’daki devir kökünden gelen daira sözcüğü katlardaki konut bölümlerine bugün “daire” dememize neden olarak dilimize yerleşmiştir. 60’larda dünyamız teknolojik gelişmelerin, zenginlik ve bolluk yıllarının içerisine girmiş bu da rahatlayan insanların farklı alanlara yönelerek düşünsel ve sanatsal eylemlerin çoğalmasına katkı sunmuştur. 60’ların sonunda bu süreç 68 kuşağı diye bir kuşağın oluşmasını, siyaset ve toplumsal yaşamda egemen olmak için insanların ayağa kalkıp harekete geçmesi gerektiğini savunması fikrini getirmiştir. Türkiye de bu insani, felsefi ve sosyolojik hareketlerden siyaset bakımından etkilenmiş ve politik açıdan CHP kendini “ortanın solu”nda olarak tanımlayarak yerini belli etmiştir. Cumhuriyet’i kuran partinin ve onun başında yer alan İsmet İnönü’nün bu tanımlamayı 29 Temmuz 1965’te yaparak siyasette sağ ve sol konumlandırmasını açıkça ve resmi ağızdan yapması önemlidir. Dolayısıyla CHP’nin en büyük rakibi olan Adalet Partisi’ne de “ortanın sağı” kalmıştır. Yapılan genel seçimlerle birlikte insanlar ilk kez kendilerini solcu ve sağcı diye tanıtmaya başlamış, solu sadece komünizm ve sosyalizmden ibaret sananların bir kısmı bu korkuyla CHP’den ayrılmışlardır. Siyasetin merkezi, ortanın yani merkezin sağındaki ve solundaki iki partinin birbirleriyle mücadelesi ve birbirlerinden iktidarı alıp vermeleriyle 60’lı ve 70’li yılları geçirmiştir. Ancak iki partiden süreç içinde ayrılan ve daha farklı görüşleri savunan partiler ortaya çıkmıştır. Bunlar merkeze AP ve CHP’den daha uzaktırlar. Muhafazakar sağ görüşteki Milli Selamet Partisi ile milliyetçi sağ alandaki Milliyetçi Hareket ve sağ Kemalist görüşteki Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin yanı sıra sosyalist soldaki Türkiye İşçi Partisi de Meclis’te temsil edilme hakkı kazanmışlar; ayrıca MSP, MHP ve CGP koalisyonlarda yer almışlardır. Siyasetin merkezi böylece dağılmış ya da kurulan koalisyon hükümetleri nedeniyle merkezin sürekli kaymasına neden olmuştur. Örneğin Erbakan’ın liderliğindeki MSP hem CHP hem de AP ile koalisyon kurarak her iki partinin de sağa kaymalarına neden olmuştur. 12 Eylül 1980’de Kenan Evren yönetiminde askerler siyasete tekrar müdahale ederler ve "Müslüman Liberal Atatükçülük" gibi yeni bir görüş icat ederek bu merkeze de önce Bülent Ulusu’yu sonra da Turgut Özal’ı başbakan olarak getirip yerleştirirler. Bu arada diğer partiler kapatılmış ve liderler yasaklı olduğundan yaptıklarına karşı ciddi bir muhalefet göremezler. 1987’deki halk oylamasında eski liderlerin siyasi yasağı çok ufak bir farkla %0.25 oran yani 70 bin oyla kalkar. Bu da 1989 yerel seçimlerinde Halkçı Parti ve Sosyal Demokrat Parti birleşiminden doğan (CHP geleneğindeki) SHP’nin zaferiyle sonuçlanır. Aynı yıl yani 1989’da Berlin Duvarı yıkılmış, Avrupa siyaseti değişmeye başlamıştır. Onu 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması ve Türkiye’de yapılan genel seçimlerde Süleyman Demirel’in genel başkanlığındaki Doğru Yol Partisi’nin zaferi izlemiştir. 1992'de eski siyasal partiler başta CHP olmak üzere yeniden açılır. 90'lı yıllar boyunca siyasetin merkezi “koalisyon” yani uzlaşmalardır. 90’lı yıllarda hiçbir parti iktidara tek başına gelemez. DYP-SHP koalisyonunu DYP-ANAP, REFAH-DYP, DSP-MHP-ANAP gibi sürekli değişen hükümetler izler. Arada asker de 28 Şubat ve brifingler üzerinden siyasete balans ayarı çeker. Bir azınlık ve seçim hükümeti olarak 1999 başında kurulan 56. Hükümet, Ecevit liderliğindeki DSP tarafından kurulmuş ve PKK Terör Örgütü’nün Sözde Lideri Abdullah Öcalan’ı yakalamıştır. Bu durum ve Ecevit’in kişiliğine duyulan güven DSP’yi 18 Nisan tarihinde yapılan seçimlerde birinci parti konumuna getirmiştir. 57. Hükümet, çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Marmara Depremi, Kasım 2000 ve Şubat 2001 ekonomik krizleri bunların en büyükleridir. Demirel’in cumhurbaşkanlığının uzatılamaması neticesinde seçilen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in koalisyon hükümeti ile uyumsuz çalışmaları, ekonomik istikrar programları gereğince mali daralma, AB ile uyum yasalarının çıkarılması ve anayasada kapsamlı değişiklikler, eğitim alanında yapılan reformlar ile başbakanın sağlık rahatsızlığı üzerinden çıkarılan spekülasyonlar akla gelen diğer meselelerdendir. Basının medya sahipliğinden gelen menfi ve tutarsız haber ve yorumları ile Devlet Bahçeli’nin erken seçim diye tutturması üzerine koalisyon bozulmuş ve seçimlerle oluşan yeni Meclis’e sadece CHP ve AKP girebilmiştir. 3 Kasım 2002'de başlayan AKP’nin tek başına iktidarı 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar sürmüştür. AKP 7 Haziran seçimleri sonucunda koalisyon kurmamış, seçimleri yeniletmiştir. AKP özellikle 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışması sonrası MHP’yi yanına alarak ve başkanlık sistemini getirerek hükümet olma sisteminde değişikliğe giderek iktidarını sürdürmeye zorlanmıştır. Dolayısıyla 2002 – 2015 yılları arasında siyasetin merkezi muhafazakar sağ olarak şekillenirken 2015’ten 2024’e kadar muhafazakâr sağ ile milliyetçilerin ortaklaşmasına dönüşmüştür. Bu nedenle merkezin solundaki CHP, milliyetçi çizgideki partiler olan İYİ Parti ve Zafer Partisi ile ittifak kurmuş yanı sıra AKP’den ayrılan kişilerce kurulan muhafazakar partiler Deva Partisi ve Gelecek Partisi ile bunların yanında Demokrat Parti ve Saadet Partisi ile de ittifak kurmuştur. Ancak seçmen, CHP’nin bir taraftan masada sağ partilerle ittifak kurarken diğer taraftan da dışarda HDP’yle temasları neticesinde partiyi samimi bulmamış ve iktidarına izin vermemiştir. Bu nedenle seçimi kaybettiğine kesin gözüyle bakılan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha cumhurbaşkanı olmuştur. CHP’nin iktidara hazırlanırken uğradığı bu yenilgi, CHP’yi değişime sürüklemiş ve CHP’de lider değişmiştir. Yeni lider Özgür Özel’in başkanlığında girilen 2024 Yerel Seçimleri’nde mevcutta CHP’li belediye başkanlarınca yönetilen İzmir büyükşehir ve ilçelerinde ciddi oy kayıpları yaşanmıştır. Buna rağmen yeni kazanılan şehirler ve siyasi kökenleri itibari ile CHP’li olmayan Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının aldığı oyların etkisiyle parti birinci çıkmıştır. Afyon’da Bolu’da, Ankara’da milliyetçi sözlerle seçim alan belediye başkanlarının yanında Ekrem İmamoğlu’nun daha farklı strateji izlediği açıkça görülebilir. 2024 Yerel Seçimleri’ndeki CHP başarısı neticesinde görülmektedir ki İYİ Parti'yi, Saadet Partisi'ni ve benzeleri gibi partileri de şimdiden değişime sürüklemiştir. Öte yandan AKP de kendini sorgulamakta, özeleştiri yapmaktadır. CHP, masada değil sandıkta halkla ittifak yaparken ve birkaç yer hariç tek başına girerken AKP toplantılarında MHP ile beraberlik sorgulanmaktadır. Dahası 10 ay önceki cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde AKP ile hareket eden BBP ve Yeniden Refah Partisi’nin de kendi başlarına seçim başarıları elde etmesi dikkate değer bir konudur. Sermayenin büyük desteğini alan AKP’nin yerine şimdilerce Yeniden Refah Partisi mi hazırlanmaktadır? TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ise sermaye için değişen bir şeyin olmadığını, 2028 seçimlerinde Erdoğan’ın yerine İmamoğlu’nun getirilerek aynı düzenin sürdürüleceğini belirtmektedir. Eğer bu ifade doğruysa siyasetin esas konusu sermaye sahiplerinin çıkarları ile halkın çıkarları arasında yapılacak tercihin ne olacağı olmalıdır. Yine Kemal Okuyan sadece bizde değil dünyada da durumun bu şekilde işlediğini; ideolojik partilerin ortadan kaldırılarak yerine kolay kurulan ve kolay kapatılabilen, sermaye düzenine hizmet eden partilerin iktidara getirildiğini belirtmektedir. Bazen Zelenski gibi şovmen kuklaların bazen de Trump gibi milyarder şovmenlerin dünyayı oyaladıklarını, zaman zaman Çipras gibi sahte kahramanlar çıkarılarak sermayenin yine işine bakıp hep kârlı çıktığını ifade etmektedir. Bu halde dünyada ve Türkiye’de siyasetin merkezi sermaye sahipliği ve parasal çıkar sistemi midir? Onu da okuyucumuz düşünsün. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024 |
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024 |
Devamı |