• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
GÜLEN, ÖCALAN, ECEVİT VE BAHÇELİ
22/06/2024
   Dün akşam TRT2'de Mr. Holmes filmini izledikten sonra kanallar arasında geçiş yaparken CNN Türk'ü açtım. Bu yazıya konu oluşturacak tartışma, Fulya Öztürk'ün sunduğu Akıl Çemberi adlı canlı yayınlanan programda meydana geldi. Şöyle ki:

   Burada programın daimi katılımcılarından biri olan Zafer Şahin: "O dönem devletin içinde bulunduğu durum... Bir terör örgütü elebaşı Kenya'da teslim ediliyor, diğer terör örgütü elebaşı Amerika'ya gidiyor. Çok birbirine yakın dönemlerde. Dönemin başbakanı rahmetli Ecevit diyor ki terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan için; 'Amerika bunu bize niye verdi, biz anlamadık' diyor. O günkü halimiz bu. Çok iyiydik falan geçen bunları" dedi.

   Peşinden Hürriyet Gazetesi Yazarı Abdulkadir Selvi: "Madem konu oraya geldi. Onu da söyleyeyim. Vatan Gazetesi'nde çıkan bir röportajı var. FETÖ'yle ilgili çıkan bir kitap var. (Gülen'i kastederek) 'Beni Amerika'ya Ecevit gönderdi.' Kendisi itiraf ediyor. Nuh Mete Yüksel bir iddianame hazırlamıştı, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanıyordu. 'O zamanlar birileri dedi ki sen kaç.' Beni diyor ki Ecevit gönderdi. Ben bunu Ecevit'e bir fatura çıkartmak için söylemiyorum" dedi. 

   Programın diğer konuğu eski Devlet Bakanı ve eski DSP Genel Başkanı Dr. Masum Türker'in "Yok öyle bir şey!" demesi üzerine de Abdulkadir Selvi; "O zaman nasıl gitti?" diye bağırıyordu. Türker ise Ecevit'le kendisinin bu konuyu bizzat konuştuğunu, kendisinin bu soruyu Ecevit'e sorduğunu belirterek; "Siz Ecevit'e taktınız. Allah rahmet eylesin. Bu ülkeye hak kavramını getiren tek adam yav. Yapmayın. Yok öyle bir şey. Birisinin yazdığına evet diyorsun (kendini kastederek) yanı başındakine hayır diyorsun. Olur mu öyle şey" dedi.

   Abdulkadir Selvi, iddialarını sürdürerek; "Milli Güvenlik Kurulu'nda da savundu. Bundan dolayı da Gülen, şefaatçi olacağım tek kişi Ecevit" dedi.  Masum Türker ise cevaben; "Tam tersine Ecevit, ordudan atılan askerlerin belediyeye alınmaması için çalıştı da onun için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile arası bozuldu. Siz, aklayın paklayın. Her istediğini verdik diyenler belli kimin partisinden? Her istediğini vermedik mi diyen kimdi? Gel, özledik, geriye dön diye seslenen kimdi?" dedi.

   Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi bir sürecin sonucuydu. PKK Terör Örgütü'nün Elebaşı Abdullah Öcalan, 1999'da yakalanmadan önce Türkiye'nin baskısı ile 1998 Ekim'inde Suriye'den sınır dışı edilmiş, ülke ülke gezmeye başlamış ve sığınma talepleri kabul edilmemişti. Sürekli uçakla İtalya'dan Yunanistan'a çeşitli ülkeler arasında havada mekik dokuyan Öcalan, uluslararası bir sorun haline gelmişti ve bizim kadar ABD tarafından da yakından izleniyordu. ABD'nin istihbarat desteğiyle düzenlenen operasyonla Kenya'nın Nairobi Havalimanı'nda yakalanarak Türkiye'ye getirildi. O dönem iktidarda ülkeyi seçime götürmek üzere kurulmuş olan 56. Hükümet vardı. Bu hükümet bir azınlık hükümetiydi ve 100 günlük seçim sürecini yönetmesi için Meclis'te DSP Genel Başkanı Ecevit'in diğer partilerden güvenoyu alması ile kurulmuştu. Ecevit, idamlara taa; 1972'de Deniz Gezmiş'lerin asılmasından beri siyaseten karşı duruşunu ilan etmiş biriydi. Ecevit hümanistti ve idam cezasını çağdışı buluyordu. DSP'nin programında da idam cezasının kaldırılacağı belirtiliyordu. Yani Amerika istihbaratı, Ecevit'in Öcalan'ı idam etmeyeceğini bildiği için Türkiye'ye teslim edilmesinde de sakınca görmemiştir. Öcalan 15 Şubat 1999'da yakalandığında uçaktaki Türk görevlilerce "Memlekete hoşgeldin" diye karşılanıyor, sağlık durumu ve ihtiyaçları soruluyor rahat olabileceği belirtiliyordu. Bunun ardından Öcalan ise; "Ben Türkiye'yi Türkleri severim. Eğer bir hizmet imkanım olursa yaparım. Eğer bir hizmet gerekirse yaparım. Ama ben gerçekten söylüyorum. Türkiye halkını da seviyorum. Türk halkını da seviyorum. Bunlar için hizmet edeceğime de inanıyorum" diyordu.

   Fethullah Gülen ve takipçileri ise devletin içine sızma, başta ordu ve adli makamlar olmak üzere itibarlı mevkileri ele geçirme, kendilerine kişisel menfaat elde etmek üzere örgütlenen dini unsurlar taşıyan bir yapılanmaydı. Nur Cemaati olarak da bilinen Said'i Nursi'cilerden kopan Fethullah Gülen, 60'lı yıllarda İzmir'e geldi ve Kestanepazarı Camisi çevresinde örgütlendi. Akademik bir eğitimi olmayan Gülen, eğitim faaliyetlerine önem verdi ve cemaatten ve hayırseverlerden edindiği sıra ve oturaklarla oluşturduğu sınıflarla dershane kurarak faaliyet göstermeye başladı. Kurduğu dershanelerde tarikat medreselerinden farklı olarak o zamanki çeşitli sınavlara hazırlık kursları da veriliyordu. Bu nedenle Gülen'e hayırseverlerden çok destek geldi ve taraftarları çoğaldı. Zamanla Gülen ve cemaati okul da açmaya başladılar. Yıllar sonra yurtdışındaki Türk okulları, Ecevit'in de dikkatini çekecekti. Diğer tarikatların aksine irticai faaliyet yerine eğitim faaliyeti düzenleyen Gülen Cemaati, tasavvuf anlayışı ile de sempati topluyordu. Her devrin iktidarını destekleyen yapısıyla Gülen'ciler devlette istedikleri konumlara yavaş yavaş geldiler. Fakat Ecevit yalnızca iki kez görüştüğü ve tasavvuf konusunda sohbet ettiği Fethullah Gülen'in siyasi amaçlarını kendisine verilen bir raporla öğrenince irtibatı ve hoşgörüyü kesti. Ecevit, irticai terörü ve silahlı terörü ne pahasına olursa olsun bitirmeyi hedefliyordu. Bundan ötürü 28 Şubat 1997 MGK'sinden sonra kurulan 55. Hükümet'te başbakan yardımcısı iken kararlı bir duruş sergiledi. Aynı tavrı 56. Hükümet kurulup başbakan olunca da sürdürdü. Silahlı terör örgütü lideri Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra sıranın kendisine de geleceğini anlayan Fethullah Gülen ise sağlık sorunlarını gerekçe göstererek Amerika'ya kaçtı.

   Yani görüldüğü ve iddia edildiği gibi Ecevit'in Öcalan ve Gülen konusundaki tutumu son derece netti. Ecevit, ikisinin de siyasi amaçlarının ve terör eylemlerinin devlet için kabul edilemez olduğunu biliyordu. İktidarda başka biri, örneğin Tansu Çiller olsaydı, Gülen de Öcalan da idam edilebilirdi. Çünkü seçim meydanlarında bu şekilde propaganda yapıyorlardı. Bana kalırsa Çiller bunu düşen oylarını toplamak için şov amaçlı söylüyordu. Ancak yine de cemaat mensupları korktular. Gülen, bir bakıma idamdan ya da müebbet hapisten kurtulduğu için daha sonraları verdiği bir röportajda "Şefaatçi olacağım tek kişi Ecevit'tir" dedi.

   Bir takım medya mensuplarının ya da FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkmasını istemeyenlerin iddialarının aksine Ecevit, Gülen'ci değildi. Bülent ve Rahşan Ecevit'in gerek sağda gerekse solda radikal görüşlere sahip kişileri sevmedikleri bilinir. Ecevitler, Türkiye'yi kendine has değerleriyle çağdaşlaşmış, Batı dünyasında yerini almış bir devlet olarak görmek isterlerdi. Bu nedenle irticai terörün de silahlı terörün de devrimci ve kontrgerilla terörün de onların gözünde yeri aynıydı. Hepsine karşıydılar!

   Ecevit'e atılan iftiralar karşısında en çok konuşması gereken isim Devlet Bahçeli'dir. Çünkü Bahçeli kurulan koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı idi. 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasında bulunan komutanlar askeri okullara Ecevit döneminde değil, Ecevit'in siyaseten yasaklı olduğu ve Özal'ın başbakan olduğu 80'li yıllarda girdiler. Kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin Gülen cemaati konusunda kabahati yoktu. Bunları Bahçeli'nin açıklaması gerekir.

   Ayrıca dün CNN Türk'te Masum Türker bu konuda karşısındakilere gerekli cevabı verdiyse de yine Ecevit'e yapılan darbe konusuna söz arasında değinmiştir. Hükümete içten ve dıştan yapılan müdahale konusunda Sayın Bahçeli niçin hala susmaktadır? Geçen günlerde Cumhur İttifakı'nın dağılacağı ve Bahçeli'nin ittifaktan ayrılacağı iddiaları basında geniş yer buldu. Hem MHP hem AKP yetkilileri ittifakın devam edeceğini belirttiler. Oysa aynı Bahçeli, 2002'de MHP'nin hükümetten dışlanarak yerine DYP'nin koalisyona sokulması emekli paşalar, bir kısım medya ve ABD'yle bağlantılı güçler tarafından istendiğinde hemen seçime gitme talebinde bulunarak hükümeti bir anlamda intihara sürüklemişti. Şimdilerde basınımızda yer alan iddialara göre AKP ittifaka İYİ Parti ve CHP'yi sokmak MHP'yi dışarda bırakmak böylece azalan Kürt oylarını yeniden kazanmak ya da anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmek istemektedir. Sayın Bahçeli neden susmaktadır?

   Tesadüfe bakın ki Facebook hatırlatıyor! 6 yıl önce bugün Devlet Bahçeli, 2018 seçimlerine 3 gün kala çıktığı televizyon programında, SHOW TV'deki seçim programının sonuna doğru 2002 yılında hükümete karşı bir operasyon çekildiğini belirterek o dönem Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olan Kemal Derviş ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın konuşması durumunda kendisinin de konuşacağını, onların konuşmaları gerektiğini söylüyordu. 2023 seçimlerine kısa bir süre kalan Kemal Derviş hayatını kaybetti. Sonsuza kadar sustu. Hüsamettin Özkan ve Devlet Bahçeli yaşıyorlar. Ne zaman konuşacaklar? Aslında her gerçek Ecevitçi'nin ve her gerçek demokratik solcunun bildiği gerçekleri belki detaylarıyla etraflıca anlatacaklardır. Kamuoyundan da artık saklanmamalı bu gerçekler diyorum.

Devlet Bahçeli
Son Notlar: Ecevit'e "Gülen'in adamı", "Gülen tarafından kandırılmıştı" diye iftirada bulunan dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, bir Rus kadınla ilişkisinin görüntüleri ortaya çıktığı için mesleği bırakmak zorunda kaldı. "Ecevit, Gülen'i Cumhurbaşkanı Yapacaktı" diye saçmalayan Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral'a şunu hatırlatalım. Kendisi lise mezunu diye cumhurbaşkanlığı teklifini ret eden, bu konuda 'anayasa değişkliği yapalım' tekliflerini kabul etmeyen Ecevit'in ilkokul mezunu Gülen'i cumhurbaşkanı yapacak iddiasına kargalar bile güler! Gülen Cemaati'ne sempati duyan bazı isimler DSP'de görev almış, vekillik yapmış olabilirler. Gülen'e eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek de sempati duymuş hatta Gülen'i Vatikan'da Papa'yla görüştürmüştü. Kasım Gülek'in kızı DSP Adana Milletvekili Tayyibe Gülek, 57. Hükümet'in son dönemlerinde kısa bir süre bakanlık da yaptı.


189 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - 30/07/2024
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR? - Ahmet Eren Özen - 30/7/2024
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.275634.4129
Euro36.100236.2448
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri