Göksenin Çakmak
goksenincakmak@gmail.com
BİR TARAFTA İSRAF BİR TARAFTA AÇLIK
18/07/2024
Sıcakları, şarkı söyleyerek aşıyoruz. Geçenlerde Alaybey’deki Başkan Kafe’nin İzban sevgi yolu üzerindeki açık oturma alanında kanuni Yaşar Sağlam ile adeta sokak faslı geçtik. Değerli dostların katılımıyla; “Beyoğlu'nda Gezersin”, “Rüya Gibi Her Hatıra” gibi sevilen şarkıları seslendirdik. Bu neşeli anlar bitip de eve giderken yollarda ve kaldırımlarda sağa sola atılmış çöpleri görünce çok üzüldüm. Oysa İslam dinine mensup kişilerce sık tekrarlanan bir söz vardır: “Temizlik, imandan gelir” diye. Ortada temizlik olmadığına göre imanın da varlığından bahsedemeyiz. Gerçi belediyemizin temizlik personelleri her sabah ve gün içinde işlerini adeta iman kuvvetiyle yerine getirip sokakları temizliyorlar ama insanlığın dünyayı kirletme hızına yetişemiyorlar. Bu durum bir diğer İslam ülkesi olan Arabistan’da da farklı değil. Hatta kutsal topraklar olarak bilinen Mekke’de dahi hacı kafilelerin etrafa bıraktıkları çöplerin oluşturduğu yığın, abdeste yani su ile temizlenmeye dayalı bir dinin mensuplarına yakışmıyor. Son zamanlarda sosyal medyada ve bana gelen fotoğraflı mesajlarda bir başka yığın daha dikkatimi çekiyor. Bu da üretici tarafından yeterli kâr getirmediği iddiası ile sağa sola dökülen meyve ve sebzelerin yığılmasıyla ortaya çıkan israf yığını. Patlıcan, limon, domates, kavun, karpuz. Ne ararsanız var. Evet bunlar, bizzat üreticiler tarafından pazara getirilip satılmak veya hiç olmazsa yardım için halka, derneklere, aşevlerine dağıtılmak yerine boş arazilere dökülüyor. Bu konuda devlet ya bir yasa teklifi hazırlamalı ya da biz vatandaşlar bir hafta kadar “üreticiden ucuza alıp markette pahalıya satan” bu düzenbazların düzenini yıkmak için herkesin katılımıyla geniş bir alışveriş yapmama eyleminde olmalıyız. Ardından Facebook’a giriyorum ki bana ne düşündüğümü soruyor. Siyah renk bir fon seçiyorum. Neden mi? Türkiye'nin günümüzde yoğun olarak yaşadığı ekonomik sorunların bir kısım insanları hiç ilgilendirmediği gerçeğine vurgu yapmak istiyorum. Asgari ücretin her haber bülteninde en baştaki konu olmasına rağmen artırılmamasına karşın enflasyonun etkilemediği ve de her istediğini rahatça alabilen en lüks yerlerde yemek yiyebilen insanları gördükçe şaşırıyorum. Hele hele bu günlerde, yollarda gördüğüm sıfır otomobillere ne demeli? İki gün içinde sokağımda üç adet gıcır araba peydah oldu. Nasıl yorumlamalı? Orta sınıf kalmadı. İnsanlar ya zengin ya da fakir! Bazısı, pazarlardaki atık sebzeleri toplarken, diğeri, tatil köylerinde zevkusefa içinde yaşıyor. İçimizi ısıtan, yüreğimizi ferahlatan haberler de var neyse ki! Örneğin Manisa’nın Salihli ilçesinde ilkokul müdürü Yakup Ateş, okula ait sekiz dönümlük araziyi buğday ekerek değerlendiriyor. Buğday satışından elde ettiği geliri ise okulun bakım onarım giderlerine yanı sıra da maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin ihtiyaçları için kullanıyor. “Helal olsun!” diyorum. Sosyal medyada dolaşırken işte değerli öğretmen meslektaşımın yaptığı güzel işin yanında birden Atatürk’e, cumhuriyete küfreden sakallı cüppeli hocaların videoları ile karşılaşıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarına seslenmek istiyorum. Bu adamların söylemleri suç değil mi? Neden kamu adına kendisinden hesap sormuyor, hakkında soruşturma açıp tutuklanması için çaba göstermiyorsunuz? Birkaç gün önce 15 Temmuz idi. FETÖ’cülerin darbe yaptığı günün yıldönümüydü. Yıllarca ABD'nin koynunda sakladığı Fethullah Gülen nedense bir türlü, Türkiye 'ye teslim edilemedi. Güya Türkiye'nin de dahil olduğu NATO ülkesi olarak, Amerika bu konuda sağırlaştı. Her şey ortada: ABD, dünyadaki bütün terör örgütlerini yaratan, Türkiye'yi parçalamak için her türlü düzenbazlığı tezgahlayan tek ülkedir. Bu oyun sürekli sahnededir. Mondros Antlaşması sonucunda işgal edilen ülkemizi, Sevr’in dayatıldığı milletimizi Mustafa Kemal ve arkadaşları kurtarmıştı. İşte 100 yıl sonra aynı entrika gündemdedir. Ey halkımız, uyanık olalım ve de emperyalistlere gereken cevabı verelim. Bunun için de sosyal medyada en azından Türk bayrağı ve Atatürk görselleri paylaşarak cumhuriyet değerlerini bir kez daha olsun hatırlatalım. Atatürk’ün dediği her şey gerçekleşti. Gençliğe Hitabesi’ndeki şu sözleri yaşadıklarımızı daha iyi tarif edemezdi: “İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DOSTLUKLARLA YAŞIYORUM - 04/10/2024 |
Göksenin Çakmak - DOSTLUKLARLA YAŞIYORUM 4/10/2024 |
TÜRKİYE'Yİ KAPTIRMAYALIM - 08/07/2024 |
Göksenin Çakmak - TÜRKİYE'Yİ KAPTIRMAYALIM 08/07/24 |