Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
BİR FİLM HER ZAMAN SİNEMA FİLMİ MİDİR?
30/07/2024
Sinemaya ilk defa 1997 veya 1998 yılında Malatya’da Cumhuriyet filmini izlemek üzere gitmiştim. Birkaç yıl sonra kapanan salonun adı neydi hatırlamıyorum. Bununla birlikte okul idaresi tarafından biz öğrencilerin topluca götürüldüğünü hatırlıyorum. Salonun çok soğuk olduğunu, bu nedenle de öğretmenimizin bizleri ayağa kaldırarak çeşitli egzersiz hareketleri yaptırarak ısınmamızı sağladığını anımsıyorum. Filmi ilerleyen yıllarda tekrar izledim. Tekrar izleyinceye kadar hatırladığım en önemli sahne Fikriye Hanım’ın faytonda silahla intihar ettiği sahneydi. Bu filmi izlediğim diğer filmler takip etti. Ve her film izleyişimde kendime hep aynı soruyu sordum: “Bir film her zaman sinema filmi midir?” Burada kastettiğim mesele, televizyon için çekilen filmler ya da ödev, proje gibi çalışmalar için hazırlanan filmlerle ilgili değildir. Açıkça şunu sorguluyorum: “Bir sinemada gösterime giren, hatta gişesi iyi olan bir film gerçekten sinema filmi midir yahut izlemeye değer midir?” Sinema, yedinci sanat dalı ve doğrusu yoğun emek isteyen bir çalışma alanı olduğuna göre değerini üzerinde taşıyan ve kendisini geliştiren eserlerle mi muhatap olmaktadır? Yoksa sinema da pek çok alan gibi kendi kendini yemekte midir? Biyolojide “otofaji” denilen; bir hücrenin kendini yemesi sinema için de geçerli midir? Hatırlayınız 80’li yıllarda Yeşilçam pornografiye kaymadı mı? Sinema da dijital mecrayı yakalamayı çalıştıkça kendi kendini yemiyor mu? Dijital demişken! Dijital filmlerden önce çoğunuzun hatırlayacağı gibi selüloit şeritlerle film çekilirdi. Bunlar kenarlarında delikler olan makaralı düzenek ile çekime ya da gösterime haiz olan bir nevi bantlardır. Yarı saydam, esnektirler; ancak kopmaya, yanmaya müsaittirler. Makaralı bir sistemle arkasından ışık verilerek perdeye yansıtılıncaya kadar anlamsızdırlar. Işıkla görüntü haline gelip perde üzerinde yansıtıldığında film izleyicisi için anlam başlar. İzleyici içinde bulunduğu dünyadan ayrı bir dünyaya geçmiş olur. Bu dünya sizi hüzünlendirebilir, eğlendirebilir ya da düşünceye sevk edebilir. Çağımızda sinema teknolojisi çok gelişkindir. Yapay zeka dahi kullanılmaktadır. Hatta Hollywood’da yapay zekaya karşı sinema çalışanları eylem bile düzenlemiştir. Bütün teknolojik gelişkinliğe rağmen konularda ve yönetmenlerin bakış açısında ise benzerlik sürüp gitmektedir. Edebiyatta ve tiyatroda yer alan temalar, sinemada da başlangıçta aynen kullanılmıştır. Yönetmenlerin, giderek bağımsızlaşması temaların işleyiş biçimlerini değiştirmiştir. Çatışma unsuru, bükülebilir hale gelmiştir. Sanat filmi, festival filmi denilen yeni yapılar ortaya çıkmıştır. Sinemada anlatı bu bağlamda ön planda olmalıdır diyebiliriz. Sinemanın diğer sanatlardan ayrı, özgün bir estetik zevk yaratması için kendi içinde oluşturacağı dinamizm birtakım biçim ve biçem unsurlarıyla zenginleşir. Biçim derken kastedilen; yönetmenin çerçevenin içine neyi alıp neyi almadığı, yönetmen olarak olaylara, ideolojilere, baştan bir tavır geliştirip geliştirmediğidir. Örneğin ölüm sahnesinin kanla, cesetle gösterilmesi mümkündür. Aynı ölüm sahnesi güvercinlerin havalanması ya da gökyüzündeki bulutların perdeye yansıtılmasıyla da anlatılabilir. Demek ki yönetmen burada kişisel tercihlerine göre hareket etmektedir. Biz ne yapabiliriz? İyi bir sinema filmi yapmak için öncelikle amacımızı tespit etmemiz, hedefimizi doğru konumlandırmamız, hikayedeki sapmaları ve sapma yönünü belirlememiz, anlatmak istediğimizi ne ölçüde yansıtabileceğimizi tartmamız ve filmle izleyiciye ama güldürü ama dramatik olarak ne katmak istediğimizi önceden çalışmamız faydalı olacaktır. Sinemada daha akılcı, sağlam ve kalıcı olmamızı sağlayan; gözlemleme, planlama ve aktarımda kaliteyi ve ideali temsil etmeye yönelik elimizden gelen gayreti göstermemizdir. Teknik olanakların da büyük desteğiyle kurguda ve montajda hataları düzeltebilir, eksiklikleri tamamlayabilir, gereksiz ögeleri ayıklayabiliriz. Zaten teknoloji dekor konusunda dahi imkansızı başarmada her türlü desteği vermektedir bizlere; yeter ki bundan yararlanmayı bilelim. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024 |
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024 |
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024 |
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024 |
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024 |
FİLM YAPIMI - 29/07/2024 |
FİLM YAPIMI - Ahmet Eren Özen 29/7/2024 |
Devamı |