Bir filmin gerçekleştirilebilmesi için yapımcı, yönetmen ve set ekibi gerekliliklerini, bu kişilerin birbiriyle uyum içerisinde çalışmasının önemini daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Film çekimi her ne kadar ekip işi olsa da çekim öncesi ve çekim sonrası yapımcının, çekim işi ise yönetmenin ağır sorumluluğu altındadır. Çekilseydi, “Zeki Müren” filmi de öyle olacaktı.

Türkiye’nin en meşhur sanatçılarından biri olan, ilginç hayatı ve sahnelerimize getirdiği yenilikleriyle hepimizin gönlüne taht kuran "Sanat Güneşi"nin filmi çoktan çekilmeliydi! Oysa Ülkü Erakalın’ı batıran “Çığlık Çığlığa Bir Sevda” filmi haricinde Zeki Müren’le ilgili film çekilmemiştir. Bu film güya Zeki Müren’i, Müren’in ismini vermeden anlatıyordu. Oysa anlatılan kişi ile Zeki Müren’in hiçbir benzerliği yoktu. Dolayısıyla film başarısız oldu. Filmin başrolünde Ediz Hun olmasına rağmen salonlarda gösterime bile giremedi. “Zaman Makinesi 1973” adlı filmde Fehmi Dalsaldı ve “Arif V 216” filminde Çağlar Çorumlu, rol icabı Zeki Müren taklidi ile beyazperdede gördüğümüz isimler oldular.

            Haluk Bilginer’in Zeki Müren’i çekilecek bir filmde oynayacağı da iddia edildi. Hürriyet Gazetesi’nde ve diğer medya kuruluşlarında yer bulan haber, hepimizi şaşırttı. Yönetmen Ezel Akay ile senarist Levent Kazak’ın, Zeki Müren’in en yakın dostu Göksenin Çakmak’ı arayarak Müren hakkında ayrıntılı bilgi aldığı, saatlerce süren bu konuşmaların ardından Kızak’ın filmi çekmekten vazgeçtiği biliniyordu. Ancak film çekilemedi. Çünkü Zeki Müren’in hayatı film olursa sanatçının hayatına çeşitli devirlerde girmiş kimi isimlerin dava açmasından korktuğu iddia edildi.

           

         Oysaki internet üzerinden yayın yapan tv platformları ya da yabancı film yapımcıları Zeki Müren’in hayatını filme alabilirlerdi. “Prima Star” Müren’in 1931’de Bursa’dan başlayıp 1996’da İzmir’de biten ilginç hayat öyküsü, renkli özel yaşantısı, kalabalıklar içindeki yalnızlığı ve tam dokuz yıl süren Bodrum’daki inziva dönemi pek çok yapımdan daha ilgi çekici olacak ve gişede önemli başarı yakalayacak gerçek bir öyküdür. Müren’in yaşantısındaki çatışmalar sahte değildir. Bir metni perdeye taşıyacak kurgusal unsurların en önemli yapı taşı olan zıtlıkları rahatlıkla yansıtabilecek türden çarpıcı gerçekliktedir.

            Yakın zamanda, hemen hemen birkaç ay önce; Kanal D’deki haber bülteninde şarkıcı Ersin Faikzade’nin Zeki Müren’i canlandıracağı, Zeki Müren’in uzak akrabası olan Özlem Güner’in verdiği bilgilerle Mustafa Uslu’nun bir film çekeceği belirtildi. Güner, Uslu, Faikzade ve onların yakınları sosyal medya hesaplarında sürekli olarak filmin çekileceğini hatta demo çekimlerinin başladığını dahi duyuran paylaşımlarda bulundular. Bunun üzerine Müren’in kadim dostu ve sırdaşı Göksenin Çakmak hocamızı aradım. İzmir Karşıyaka’da yaşayan emekli felsefe öğretmeni, ses sanatçısı ve profesyonel sunucu Çakmak’a göre; Mustafa Uslu böyle bir film çekemezdi! Çünkü Özlem Güner, çok az ve toplamda birkaç saat gördüğü Zeki Müren hakkında yeterli bilgiye sahip olamazdı. Dolayısıyla eksik ve yanlış bilgilerle çekilecek film, gerçeği yansıtamaz bu nedenle de seyirci üzerinde etkili olamayıp gişede istenen başarıyı yakalayamazdı. Peki ne yapmak gerekirdi?

Zeki Müren hakkında bugüne kadar yazılan üç kitap vardır. Bunlardan birisi Bodrum Belediyesi’nce hazırlanmıştır ve sanatçının Bodrum'da ikamet ettiği yıllarla ilgili hatıralardır. Diğer iki kitap, Nalan Seçkin ve Radi Dikici tarafından yazılan biyografik eserlerdir. Her iki kitap da Bilgi Yayınevi’nden çıkmıştı. Rahmetle andığımız iki yazar da maalesef ki Zeki Müren’i dışardan anlatmak zorundaydılar. Yani kendilerine anlatıldığı gibi bir Zeki Müren portresi çizebildiler. Seçkin daha önce Safiye Ayla üzerine, Dikici ise Müzeyyen Senar üzerine biyografik kitaplar çıkartmış değerli yazarlardı.

Zeki Müren’in hayatını anlatan film projesi, Mustafa Uslu’nun başka bir filmden dolayı davalık olup yurt dışına çıkacağını belirterek rafa kalkınca Göksenin Bey’e anılarını yazdığı notları bana verip veremeyeceğini sordum. Kendisi memnuniyetle bunları bana verdi ve ortaya “Arkadaşım Zeki Müren” kitabı çıktı. Zeki Müren hakkında iki kitabı yayımlayan Ankara’daki Bilgi Yayınevi’nin kapısını, kitap dosyamızla çaldık. Ancak Zeki Müren’i deyim yerindeyse tüm çıplaklığıyla yani tüm gerçekleri ile anlatan kitabı yayınevi basmaktan çekindi. Kitabın basılması halinde milyonlarca lira tazminat ödemek zorunda kalabileceklerini belirttiler. Benim editörlüğünü yaptığım bu kitap basılmış olsaydı, mutlaka satış rekorları kırar filmi de çekilebilirdi. Kitaptan elde edilecek gelir ve hasılattan elde edilecek kâr, gerekirse tazminatlar için kullanılabilirdi. Ayrıca yazılanların tazminat oluşturacağı iddiası bana göre farazidir. Çünkü yazılanlar gerçek anılar ve birinci ağızdan belirtilmiş ifadelerdir. Gerçeği mahkemeye taşımak ya da tekzibe çalışmak, gerçeğin daha geniş kitlelerce duyulmasından başka bir işe yaramayacaktır.

Bu yazıyı bana yazdıran nedeni de paylaşmak istiyorum. Önceki gün, Armağan Çağlayan’ın Youtube’daki 1968 adlı kanalına konuk olan Nedim Saban; verdiği röportajda, Zeki Müren tiyatrosu oynattığını, iyi bir iş olduğu halde kaldırdıklarını ima eden cümleler kullandı. Gerçekleri ise sakladı. Zeki Müren’in ileri yaşlarını Toron Karacaoğlu’nun canlandırdığı oyunun galasında Zeki Müren’in hayatını yanlış aksettirdiği, topluma yanlış tanıttığı için Göksenin Çakmak’ın basın mensupları önünde yaptığı protestoya değinmiyor, anlatmak istemiyordu. Müren’in en yakın dostu olan Göksenin hocaya danışılmadan yazılan oyun ya da senaryo başarılı olamazdı; dolayısıyla Saban'ın tiyatrosu da başarılı olamadı. Batmayan Sanat Güneşi Zeki Müren hakkında çekilecek film de onsuz yapılamayacaktır da!