Umut Tutcu
umut.tutcu35@gmail.com
SURİYE'DE NELER OLUYOR?
06/12/2024 Suriye’de neler oluyor? Vekalet savaşlarının en canlı örneği olarak Suriye’yi örnek göstersek, herhalde yanlış olmayacaktır. Nitekim 2011 yılından bu yana ülke çapında savaş durumu ve bölünmüşlük devam etmekte, bölgesel ve küresel aktörler açısından Suriye her geçen gün önem kazanmaktadır. Eğer Afganistan’ı İngilizlerin deyimi ile Asya’ya Ortadoğu’dan açılan bir göz olarak değerlendirirsek, Suriye’yi de Ortadoğu’nun kalbi olarak görmemiz abartılı olmayacaktır. Ne var ki Suriye’de gelişmeleri anlamanın en birinci gereği savaş norm ve biçimlerinin büyük ölçüde değiştiğini kabul etmekten ileri geliyor. Soğuk Savaş'ın bitimine doğru ivme kazanan savaş formundaki değişimler hiç olmadığı kadar radikal boyutlara ulaşmış, çatışma biçimleri de farklılık kazanmıştır. Buna bağlı olarak konvansiyonel (geleneksel) savaş biçimi büyük ölçüde yerini “vekalet savaşları”na bırakmıştır diyebiliriz. Suriye’ye tekrar dönecek olursak; devlet dışı aygıtlar olmak üzere birçok siyasi aktörün çıkarlarının Suriye ekseninde çatıştığını gözlemlemekteyiz. Çatışmanın ana ekseninde kabaca; Şia Doktrini, onun karşısında İsrail İrredantizmi, bir tarafta ise yaşam mücadelesi vermeye çalışan Rejim ve ortağı Kremlin... Buna ek olarak ABD desteğiyle Fırat’ın doğusunda palazlanan Kürt siyasi ve silahlı gücünü de yadsımamak gerekiyor. Halep’te yaşanan gelişmeleri anlamak adına gelin çok kısa tarihsel ipuçlarına bakalım! Her şeyden önce Suriye’nin Arap milliyetçiliği düzleminde önemli bir ülke olduğunu kabul etmek gerekiyor. Nitekim Bâas (Arap Milliyetçiliği) temelini atan Sosyolog Mişel Eflak, Suriyeli olup birçok milliyetçi hareketin temeli de yine Suriye’de atılmıştır. Ömrü her ne kadar kısa olsa bile 1958 yılında kurulan Suriye – Mısır Arap devletini örnek gösterebiliriz. Bir dönem ülkede milliyetçilik bir tutunum ideolojisi olarak görünse de Suriye’nin gerek mezhepsel ve etnik açıdan parçalı oluşu, gerekse bölgesel ve küresel aktörlerin çıkarları süreci zorlaştırmaktadır. Bu parçalı yapıyı fırsat bilen İsrail’in de Altı Gün Savaşları'nda (1967) işgal ettiği Golan tepelerini resmen ilhak ettiğini biliyoruz. 2011 Arap Baharı ile 2016 arasında Suriye özelinde çok kanlı çatışmalar ve el değiştirmeler yaşansa da 2016’'dan bu yana bölgede statik bir durum söz konusu idi. Bu tarihten itibaren ilk defa radikal anlamda fitili ateşleyen Sünni kökenli HTŞ’in (Şam Kurtuluş Heyeti) Halep’i 28 Kasım tarihinde kuşatması ve bu bağlamda Rejim'e bağlı orduların da çekilmesi bunu takip etti. Süreç her ne kadar aydınlanmamış olsa da; “Suriye’de yaşanan bu savaş ABD ve Rusya’nın neredeyse diş dişe geldiği bir vekalet savaşı olarak görülmelidir.” Bölgede yalnız PYD ve Kürt unsurlar ile bir meşruiyet kurulamayacağını gören ABD, nüfusun çoğunluğunu temsil eden Sünni Araplara ve onların Milis kuvvetlerine yönelmiştir. Bir taraftan Ukrayna özelinde Rusya’ya cephe açarken diğer taraftan açıkça Suriye kartını da kullanmaktan çekinmemektedir. Moskova her ne kadar Şam Rejimi'ne desteğini yinelese de Esad Rejimi Halep’te yalnız kalmıştır. Tüm bu değerlendirmeler ışığında henüz keskin değerlendirmeler veya saptamalar yapmak güç görünüyor ama görünen çok açık bir şey var ki ABD açısından şu aşamada en kritik olan İran ve Rus destekli Beşer Esad Rejimi'nin bir an önce yıkılması. Önümüzdeki süreç şüphesiz varoluşsal temeli bu sorunlar üzerine kurulu olan İsrail’i yakından ilgilendirmekte, bu anlamda Ortadoğu’da sürdürdüğü yayılmacılığını güvence altına alma isteğini kamçılamaktadır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |