• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/dgdernek
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905448823723
  • https://www.instagram.com/dgdernek
  • https://www.youtube.com/@dostlukgrubu
Derneğimizin Etkinlik Takvimi

Radyo D Dinle

Halk TV Kültür Sanat

 
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
SURİYE MESELESİNDE ERDOĞAN VE ÖTEKİLER
09/12/2024
 
Suriyeliler, kişisel gündemime 2011 yılında girdi. O zaman İstanbul'da üniversitede okuyor, sık sık da ailemin yanına İzmir'e gidiyordum. Suriye'de iç savaş başlamış ve kaçanlar İzmir'e kadar gelmişlerdi. Amaçları buradan denize açılarak Avrupa'ya geçmekti. Ege sahilleri Yunan adalarına yakın olduğundan ilk hedefleri Yunanistan'dı. Çoğu ülkelerinden kaçarken birkaç kıyafet harici yanına bir şey alamamış insanlardı. Ve maalesef zor koşullar altında yaşıyorlar, mavi sularda ölümüne yolculuk için sıralarını bekliyorlardı.
 
İzmirliler bilirler. Eski fuarın kurulduğu Kültürpark, şehrin ortasında büyük ve halka açık bir parktır. Suriyeliler, burada konaklardı. Durumu daha iyi olanlar Basmane'deki oteller bölgesinde kalırlardı. Ve denizden başlayıp nihayet Basmane Garı'na çıkan Fazıl Paşa Bulvarı'ndaki dükkanlardan can yeleği gibi malzemeler alırlar, sahil kesimlerinden; genellikle Karaburun'dan denize açılırlardı. Bu kaçak yolculuk çoğu zaman botların batması ya da Yunan Deniz Kuvvetleri'nin zorlamasıyla ölümle biterdi. Sahile vuran Aylan bebeğin fotoğrafı herhalde çoğu kişinin belleklerinde silinmez bir karedir. Ben de Fazıl Paşa Bulvarı'ndaki dükkanlarda asılı turuncu can yeleklerini, bulvarın arkasındaki sokaklarda bir iki liraya yani bozuk paraya fuhuş yapmak zorunda kalan 13 - 14 yaşlarında kız çocuklarının dramını asla unutmayacağım!
 
Ölümüne yolculuk, bir süre sonra Türkiye ile Avrupa Birliği'nin "Geri Kabul Anlaşması" gereğince önemli ölçüde kesildi. Yurt dışına çıkamayan Suriyeliler'e bu kez can yeleği değil normal ürün satışı yapmaya başlayan bölge esnafı, camekanlarına Arapça yazılı kağıtlar asmaya başladılar. Suriyeliler Avrupa'ya gidemedikleri için Türkiye'de hayatta kalma mücadelesini girişmişlerdi. Avrupa Birliği, zaten içlerindeki mühendis, doktor gibi vasıflı kişileri almıştı. Onlar şanslı, kalanlar şanssızdı. Geri kalanlar için Türkiye'de hayat zordu. Bilmedikleri bir ülkede sigortasız olarak kaçak bir şekilde, çoğu zaman merdiven altı denilebilecek tesislerde çalışmaya başladılar. Dünyanın belki de en sağlıksız tekstil işlerinden "kot taşlamada" çalıştılar. Pek çoğu iş kazalarında sakatlandı, bazıları da öldü. 
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türklerin her zamanki misafirperverlikleri ve sözde değil özde büyük millet olma misyonuyla bir süre sonra sağlık hizmetlerinde ve eğitim hizmetlerinde Suriyelilere ücretsiz destek sağlamaya başladı. Öyle ki zaman içinde bu destekler Türk vatandaşları arasında haklı bir tepki yaratacak boyutlara bile geldi. Örneğin hastanede; yaşlılar, hamileler ve gazilere verilen sıra önceliği artık Suriyelilere veriliyordu. Arapça isimleri, içerideki sağlık görevlileri telaffuz etmekte zorlanıyor, dışarıdaki hastalara seslenemiyordu. O sırada bekleyenler, Suriyeliler karşısında ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürüldükleri için isyan ediyorlardı. Yine pek çok tekstil fabrikası ve kol gücü isteyen fabrikaların ucuza Suriyeli çalıştırması yüzünden Türkler işsiz kalıyordu. Giderek yükselen işsizlik ve ekonomik darboğazda Türkler için Suriyeliler düşman gibi görülüyordu. 
 
Çeşitli illerde ve muhitlerde Suriyelilerin çıkardığı olaylar medyada gündeme gelmeye başladı. Suriyeliler artık; mahallede hırsızlık, taciz, tecavüz olaylarında olağan ilk şüphelilerdi. Gerçeği İçişleri Bakanlığı açıklıyordu. Suriyelilerin sebep olduğu olayların sayısı toplam olayların %2'sini bile bulmuyordu. Fakat toplum düşman kesilmişti bir kere! Her kötülüğü onlarda arıyorlardı. Elbette Türkler, Kürtler, İngilizler gibi her millette suça eğilimli ya da suçlu insanlar vardır. Karl Marks'a göre suçu oluşturan toplumsal unsurlar çözülmeden hapishaneler yapılarak ve ceza sistemleri üzerinde çalışılarak huzur sağlanamaz. Kaldı ki Marks'ın söylemleri üzerinden geçen yaklaşık bir buçuk asırlık süre de bunu doğrulamıştır. Suriyelilerin suça karışma meselesi de budur. Topluma bir kara koyun lazımdı; o da Suriyeliler oldu. 
 
Suriyeliler toplumun olduğu gibi siyasetin de konusu haline geldi. Suriyeli göçmenlerle ilgili bir toplantı yaptığımızı hatırlıyorum. 2012 yılı sonlarındaydı. Hala ses kaydını sildiğim için üzüldüğüm ve o dönem yöneticisi olduğum Sosyal Demokrasi Derneği İstanbul Şubesi'nde gerçekleşen bu toplantıda hatırladığım kadarıyla şunu söylemiştim: "Büyük Ortadoğu Planı'nda yeni bir aşamaya geçiliyor. Suriye'den sonra sıra mutlaka Türkiye'ye gelecektir. Bunu da doğrudan değil Kıbrıs üzerinden başlatacaklardır." Olayların başlamasından 12 yıl sonra Esad rejimi devrildi. Hemen güneyden sınırı aşıp Golan tepelerinin Suriye kısmına giren İsrail'i nasıl göz ardı edelim?  İsrail vatandaşlarının şu an Kıbrıs'ın hem güneyinde hem de kuzeyinde inanılmaz boyutlarda ev ve arsa aldığını düşündüğümüzde yakınımızdaki tehlike ortadadır.
 
Tüm diktatörlerin devrilmesi gerektiğine kalpten inandığım gibi bu zamana kadar da Esad ailesinin diktasının da yıkılmasını hep arzu etmişimdir. Ancak Erbakan'ın bir zamanlar dediği gibi mutlaka olacak bir şeyin kanlı mı kansız mı gerçekleşmesi sorulsa; elbette kansız bir değişim isterdim. Maalesef olmadı ve yıllar boyunca süren çatışmalarda yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası evlerinden, yurtlarından oldu. BOP, öyle iyi tasarlanmış bir projeydi ki; Suriye karışmadan bir yıl önce Türkiye sınırındaki mayınlar da "tarım yapılacağı" gibi komik bir gerekçeyle temizlenmişti. Hatta mayın temizleme ihalesini İsrail almıştı da milli savunma, ulusal güvenlik gerekçesiyle yüksek mahkeme ihaleyi iptal ederek bu işi Türklere vermişti.
 
Siyasal arenada, Ak Parti Genel Başkanı ve o dönem Başbakan olan, şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan haricinde kimse büyük resmi göremiyordu. Başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere AKP haricindeki partiler, Suriye'de Esad rejiminden yanaydı ve Perinçek gibi bazı isimler Esad'a açık açık destek veriyorlardı. Aynı muhalefet partileri Türkiye'nin Lübnan'da Somali'de asker bulundurmasına da karşıydılar. Türkiye buralardan, Irak'tan Suriye'den ve Doğu Akdeniz'den çekilmeliydi onlara göre! Efendim, Türklerin Anadolu coğrafyası haricinde başka yerlerde ne işi vardı? Mazlum halkların üzerine bomba yağıyor, Müslüman evlatları ölüyordu; ancak partilerin pek de umurunda değildi. 
 
Rusya'nın açık desteği sayesinde Esad, muhaliflerine karşı önemli başarılar elde etti. Ancak ülkenin kuzeydoğusunda PKK'nın uzantısı olan YPG kontrolü ele geçirdi ve adeta bir devletçik oluşturmaya çalıştı. Ne zaman ki Rusya, Ukrayna ile savaşa girdi ve savaş içinden çıkılmaz boyutlara ulaştı o zaman Rusya'nın da Esad'ı desteklemeye gücü kalmadı.

ABD Irak'tan temkinli olmalı ki önceki gün Donald Trump; "Bu onların savaşı, biz karışmayacağız" diyerek Suriye politikasını belirginleştirdi. Çünkü ABD, daha çok İsrail'in Gazze üzerindeki operasyonlarıyla ilgiliydi. Rusya'nın yıpranmasını, İran'ın güçsüz düşmesini istiyordu. İran Cumhurbaşkanı'nın helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmesi, Hizbullah ve Hamas örgütlerinin üst düzey yöneticilerine yapılan suikastler nedeniyle herkes farklı yerlere ve konulara odaklanmıştı.

CNN International'da dinlediğim kadarıyla pek çok güvenlik stratejistinin de beklemediği şekilde 12 günde Şam düştü. Esad, Rusya'ya kaçarken saray ve bazı devlet kurumları yağma edildi.
 
Peki şimdi ne olacak? Dünyada iki liderin yani kendisiyle Putin'in kaldığını belirten Erdoğan ne yapacak? Sn. Erdoğan, Şam'daki Emevi Camisi'nde namaz kılacak mı? Sanıyorum 2012'de böyle söylemişti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ilk açıklamasında "Suriyeliler evine dönebilir" dedi. Belediyeler, ülkesine dönecek göçmenler için şimdiden ulaşım desteği sağlamaya hazır olduklarını ifade ettiler.

Tüm dünyada konunun uzmanlarına göre Türkiye Suriye meselesinde tek galip ülke! Lakin kuzeydoğuda YPG'nin kontrolündeki bölge ne olacak? Türkiye'nin kontrolündeki iki bölgenin birleştirilerek Suriye'nin kuzeyinde tampon oluşturacak kanton bölgeyi sağlaması şarttır bence. Belki de verilecek imar desteği ile bölgenin yarınları da yine Türkler tarafından inşa edilecek. Suriye, içindeki farklı grupların egemenlik savaşımı nedeniyle yakın zamanda huzur bulacak gibi değildir.
 
Suriye meselesinde Başkan Erdoğan, istikrarlı politikasıyla kazandı. Ötekiler, kaybettiler. Kemal Kılıçdaroğlu kaybetti mesela. Suriyeli göçmenlerle ilgili politika üreten eski İYİ Partili ve Demokrat Partili İlay Aksoy, şimdi ne yapacak? Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, "Zafer Turizm"den sonra ne gibi bir oluşumdan bahsedecek? 
 
Şöyle dönüp bakıyorum. Kim haklı çıktı? SDD İstanbul Şubesi'nde yönetimdeyken düzenlediğimiz Suriye toplantısında çok değerli ve gerçek sosyal demokratlar, milletvekili dostlarımız Türkiye'nin Ortadoğu'daki kargaşalıklar sonucunda kurulacak özerk devletleri bünyesine almaması gerektiğini söylemişlerdi. Nitekim Türk yetkililerin "Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız" açıklaması bu bağlamda olumlu olarak değerlendirilebilir.

Bir zamanlar Erdoğan Ortadoğu bölgesinin lideri, dini ve siyasi önderi olacak deniliyordu. Esad rejimini deviren ve Türkiye tarafından da terör örgütü olarak ilan edilen HTŞ ile ilişkilerimiz bundan böyle nasıl olacak? PKK ile barış masasına mı oturacağız mesela; yoksa iyice üzerine mi gideceğiz? Yaşayıp göreceğiz.
 
Son bir not daha: Bugüne kadar beş Suriyeli ile temasım oldu. Bunlardan biri  Zeynep'ti. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Alsancak'taki Tarihi Havagazı Fabrikası'nda kürsüde konuşmuştu. Bu Arap güzeli esmer kız, kısa sürede Türkçeyi öğrenmişti. Modern bir hayatı, eğlenceli bir yaşam biçimini benimsemişti. Bir diğer Suriyeli bizim koromuza da birkaç kez gelen Muhammed idi. Bazı Suriyelilerin yemek yiyebilmek için kiliselere üye olduğunu söylemişti. Bir başka Suriyeli İzmir'de verilen bir iftarda yanımdaki yaşlılara "Siz oturun ben size yemek alıp getiririm" diyen 10 yaşındaki Ömer'di. Türkçeyi çok güzel konuşuyordu, efendi ve saygılıydı. Ve iki Suriyeli daha. Biri Keban Baraj Gölü üzerinde sefer yapan Çemişgezek - Elazığ Feribotu'nun kantinde çalışan, tatlı bir Türkçeyle; "Buyursunlar efendim, hoşgeldiniz efendim" diyen işletme personeli ve son olarak da Elazığ'da bakkal açan ama içeride bir tane bile Türk markası satmayan, hatta "su istiyorum" dediğimde dahi beni anlamayıp yüzüme bön bön bakan Suriyeli. Yani, onlar içinde de farklı farklı insanlar var. Tıpkı sizin gibi, tıpkı bizim gibi.


74 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

TKP'NİN CHP KARŞITLIĞINDA KÖYLÜ MESELESİ - 27/11/2024
Ahmet Eren Özen - TKP'NİN CHP KARŞITLIĞINDA KÖYLÜ MESELESİ - 27/11/2024
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024
TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/09/2024
Ahmet Eren Özen - TÜRKLERİN KÜLTÜR TARİHİ - 10/9/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - 08/08/2024
ZEKİ MÜREN FİLMİ NİÇİN ÇEKİLEMEDİ? - Ahmet Eren Özen - 8/8/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT - 07/08/2024
UNUTULMAYAN BEŞ SOSYAL DEMOKRAT
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - 02/08/2024
FİLM ÇEKİMİ EKİP İŞİDİR - Ahmet Eren Özen 2/8/2024
 Devamı
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Hava Durumu

İzmir nöbetçi eczaneleri