![]()
Ahmet Eren Özen
ahmeterenozen1@gmail.com
İHANET SARMALINDA TÜRKİYE
15/03/2025
Türkiye üzerine oynanan oyunlar, Türklerin tarih sahnesine çıkmasıyla başlar. Önce Çinliler, güzel prensesleri ile Türk ailesinin içine sızarlar sonra Maniheizm ya da Budizm gibi dinlerin temsilcileri, Türklerin savaşçı özelliklerini köreltirler. Sert iklim koşulları ve dış tehditlerle bunalan Türkler göç ederler. Türkler, efsaneye göre demirden dağları börünün gösterdiği yoldan eritip geçmiş, atı hem binek hem de savaş hayvanı olarak yetiştirmiş uygar bir millettir. Önüne diğer milletleri takarak batıda Avrupa'ya güneyde Arabistan sınırına kadar gelirler. Bu bölgelerde İslamiyet ve Hristiyanlık gibi kurumlaşmış, katı kurallara sahip dinlerle karşılaşırlar. Türkler, evrenin yaratıldığından bugüne değin; plan program sevmediği, dağınık ve anlık (göçebe) yaşadığı için bu dinler karşısında kendi dilini, dinini ve geleneğini bütünüyle sürdürememiştir. Etki altına girmiştir. Türk – İslam devletlerinin Anadolu'da boy göstermesiyle birlikte Türkler, bu sefer de Bizans oyunlarıyla karşılaştılar. Bu nedenle Bizans'ın yıkılması üç yüz yıl uzadı. Osmanoğulları'nın kendi hanedanlarından başka, köklü Türk ailelerine tahammülü yoktu. Öyle ki tarihte Osmanlı köklü Türk ailelere karşı uyguladığı kırımlarla da bilinir. Bu kırımlar, Osmanlı ailesinin siyasi ömrünü uzatmış ancak yanı sıra Alevi, Türkmen ve kısaca Türk ailelerinin soyunu sürdürmesinde, yönetim kadrolarında etkili yerlere gelmesinde sorunlara neden olmuştur. Osmanlı Hanedan'ı Türkleri "etrakı bi idrak" olarak yani idrakten yoksun varlık olarak nitelendirmiş, idari kadrolarında ve askeriyenin tepesinde devşirmelere yer vermiştir. Osmanlı, uluslararası ticareti Levantenlere ve Yahudilere, duvar ustalığından tutun kıymetli maden işlemeye tüm zanaati Ermenilere, İslam dininin öğretim işlerini Kürtlere özgülemiştir. Türkleri çiftçilik ve hayvancılık alanında tutup aşırı toprak vergilerine tabi tutarak sınırlandırmıştır. Böylece Türklere Anadolu ve Balkanlar'da tarım ile hayvancılığa elverişli yerlerde kıt kanaat yaşamak kalmıştır. Osmanlı'nın bilimin, teknolojinin ve sanayinin gelişiminden yararlanmayıp, çağın gereklerinden uzaklaşması ile giderek daha kötü padişahlarca yönetilmesi sonucu her cepheden yenilgi almak kaçınılmaz olmuştur. Fransa'da 1789 yılında çıkan milliyetçilik devrimi, kendi sınırlarını aşarak imparatorlukları etkilemiş sonuçta dev bir kozmopolit devlet olan, kendine bağlı milletleri Türkleştirmeyen Osmanlı'yı da ırk temelinde ayrılıklarla karşı karşıya getirmiştir. Sermayedar sınıfı, Avrupa'da kilisenin gücünün kırılmasıyla daha 18. yüzyılda oluşmuş ve bu sınıfın istekleri doğrultusunda dünya yeniden şekillendirilmek üzere 20. yüzyılda bütünüyle savaşa sokulmuştur. Savaşın sonunda Osmanlı Devleti kesin olarak yenilmiştir. Kendisine dayatılan anlaşma koşulları ise çok güç, halkı için de çok ağırdır. Yüzyıllarca Türkler ile birlikte yaşayan Kürtlere ve Ermenilere ayrı devlet vaat edilmiştir. Üstelik Anadolu coğrafyasının Orta ve Doğu Karadeniz harici tüm sahil kesimleri ve boğazları işgal güçlerince işgal edilmiş, petrol yataklarının olduğu bölgeler ele geçirilmiştir. O zamanlarda Türklerde sosyalist, işçi haklarını savunucu, sosyal demokrat ya da feminist kişi sayısı 200'ü bulmuyordu. Dolayısıyla bunların ulusal kurtuluşu sağlayamayacağı açıktı. İngiliz ya da Amerika mandasını savunanlar da vardı. Bunların yerine Türkler, yerel kuvvetler oluşturarak işgale karşı çıktılar. İlk kurşun Hatay'ın Dörtyol'unda ve İzmir'in Konak'ında atıldı. Kurtuluş meşalesi Gaziantep'ten Trakya'ya bir ulusun kalbinde yanıyordu artık. Türkler, yeniden ulus oldukları bilincine kavuştular. Araplaşmamış yani İngiliz oyununa gelmemiş bazı din adamları sayesinde camilerde cemaatten para ve maddi destek toplandı. Rusların çarlık sistemini yıkıp komünizi yayma çabalarının sonucu Ankara'ya vermiş olduğu desteklerle bunlar Ankara'da Milli Mücadele için birleştirildi. Analar, bacılar topyekün cephelerde silah ve mermi taşıdılar. Yediden yetmişe her yaştan insanların birliği ve beraberliğiyle düşman yurdumuzdan atıldı. "Hakimiyet milletindir" denilerek; Meclis kuruldu. Milletin iradesi yönetime yansıdı. Ardından cumhuriyet ilan edildi. Günlük yaşamla ilgili devrimler uygulanmaya başlandı. "Her fabrika bir kaledir" misyonuyla sanayi faaliyetleri yürütüldü. "Üreten köylü, milletin efendisidir" denilerek tarım ve hayvancılığa önem verildi. Modern çiftlikler kuruldu. Çay gibi yeni ürünler yetiştirilmeye başlandı. Traktör ve diğer tarım makineleri edinilmeye, ilaç ve sağlık sektöründe de çalışmalara başlandı. Türkiye dev bir atılım dönemine girmişti. Hem ekonomik açıdan büyüyor hem de millet olmanın onurunu Türkler yüz yıllar sonra yeniden yaşıyordu. Elbette birileri bundan rahatsız olacaktı. II. Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından Türkiye üzerine emellerini gerçekleştirmeye başladılar. Öncelikle daha tek parti Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) döneminde dış yardımlar, devalüasyon, köy enstitülerinin kapatılması, dini kuruluşların yeniden açılması gibi kararları geçirdiler. Demokrat Parti (DP) iktidara gelince sözde "millet istiyor" denilerek dilde ve yaşamda eskiye dönüş başladı. (Dilde ve hukukta devrim millete sorularak getirilmemişti ki millete danışılarak kaldırılsın. Devrimcilik ve karşı devrimcilik öncelikle bir zihniyet meselesidir.) Onu diğer gerici hamleler izledi. Üstelik kapitalistlerin istediklerini de birer birer yapıyordu DP. İki bin Türk askeri kapitalistlerin Mehmetçikleri en ön cepheye sürmesi sonucu empreyal oyunlarla Kore'de şehit düşecekti. 1958'den itibaren DP'nin muhalifler, aydınlar, öğrenciler ve basın üzerindeki baskısı o kadar artmıştı ki; "öğrencilerin kıyma makinesinde çekildiğine dair söylentiler dahil" olmayan şeyler bile olmuş zannediliyor, DP'ye malediliyordu. DP, kendi hırslarının kurbanı oldu. Bugün traktör hamleleriyle değil; asılan başbakanı ile hatırlanıyor. Dünya ve Türkiye 60'lara özgürlük havası içinde girdi. Bugün bile hangi ülkenin kent fotoğraflarına bakarsanız bakın 60'lı yıllardaki güzelliğinin eşsiz olduğunu görürsünüz. 60'larda arabalardan kıyafetlere, binalardan sokaklara tatlı bir modernlik estetik değeri yüksek tasarımlar görürsünüz. Daha önceki çeşitli yazılarımda da ele aldığım için modernite kavramından fazla bahsetmek istemiyorum ancak 60'lardan itibaren bireysellik, kadın bedeninin öne çıkması ve ihtiyaçtan fazla tüketim ve lüks kavramları devreye girdi. Medyanın hegemonyası yani kitleler üzerindeki etkisi araştırılıyordu. Reklamların gücü ve amacı yeniden biçimlendiriliyordu. Halkla ilişkiler kavramı ilk kez ortaya çıkıyor; imaj öne çıkıyordu. Yani görüntü – söylence; fonksiyonellik ve amaca uygunluğun önüne geçiyordu. Kapitalistler, durumdan rahatsız oldular ve deyim yerindeyse "bu kadar solculuk yeter" diyerek dünyada yeniden savaşı ve vahşi kapitalizmi devreye soktular. ABD, 1971'de Bretton Woods sürecinden çıkarak ekonomik egemenliğini ilan etti. Doların altın karşılığının olmasına artık gerek yoktu. Kağıt parçası sadece itibarı sayesinde değer alım satımı yapabilecekti! Araplar, 1973'te petrolde söz sahibi olduklarını açıkladılar. Böylece mal kıtlığı, petrol krizi, stokçuluk ve enflasyon gibi kapitalist ekonominin tüm olumsuz yanları milletleri ezdi. Emperyalist kuvvetler, yani sermaye sınıfının hakimleri işini sağlama almak istediler. Türklerin Sevr'i yırtıp Kurtuluş Savaşı'nı gerçekleştirdiği gibi bir kez daha kendilerini yenmemesi için planlarını hazırlamışlardı. Türklerin başı öyle bir ezilmeliydi ki bir daha asla ayağa kalkamamalıydılar. Bu nedenle Türklerin değerlerine saldırdılar. Sahte bir Atatürkçülük uydurularak, Atatürk adı kullanılarak insanlara işkenceler edildi. Bu nedenle bir kesim insan Atatürk'ten nefret etti. Atatürkçüler soldan koparılarak gardırop milliyetçiliğine savuruldular. Yani devrimcilikleri yitirtilerek statükocu hale sokuldular. Muhafazakar insanların ise dini inançları kullanılarak gerici hareketlere ön açıldı. Gericiler, güya tüm eğilimleri birleştiren parti sayesinde devlette kadrolaşmayı başardılar. Zaten 1980'den önceki hükümetlerde koalisyonlar nedeniyle faşist militanlar ve kravatlı yobazlar bir takım memurluklar ele geçirmişlerdi. Şimdi ise memurluklarla yetinilmiyor, kurumlar toptan veya yönetimsel olarak bu takiyyeciler ile mafyalara teslim ediliyordu. Dünya'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ve SSCB'nin çökmesiyle "komünizm" tehlikesi de kalmamıştı artık. Sermayeci vampirler, istedikleri gibi ülkelere konabilir, milletlerin kanını emebilirlerdi. Öyle de yaptılar. Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusu vardı. Vampirler, taze kanı gördüler ve kan akıttılar. Önce ASALA ile Türk – Ermeni sorunu yeniden hortlatıldı. Arkasından EOKA ile Türk – Rum Kıbrıs'ta çatıştırıldı. (Allah'tan Ecevit dönemine denk geldi de Kıbrıs'ta Türklerin soykırıma uğraması ihtimali ortadan kalktı.) Sonra Türk – Kürt savaşı başlatıldı. Orada da kullanılan örgütün adı PKK idi. Bugün PKK'nın elebaşısına Kürt siyasi hareketi temsilcilerince "halk önderi" deniyor. Güya Türk milliyetçisi olduğunu söyleyen parti lideri tarafından bebek katili "kurucu önder" ilan edilerek Meclis'te konuşma yapmaya çağrılıyor. Bu gelişmelere iktidar kanadından önemli bir bakan "kurucu irade" diyerek tarifte bulunuyor. Ülkenin son başbakanı Türklüğü anayasadan çıkarmayı teklif ediyor. Öbür taraftan Kürt silahlı unsurları, Suriye'deki terör örgütü lideri ile anlaşarak askeri üniforma altına giriyor. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
SAHNEDE ÖLEN SANATÇI ŞEHİT, YARALANAN GAZİDİR - 01/04/2025 |
SAHNEDE ÖLEN SANATÇI ŞEHİT, YARALANAN GAZİDİR - Ahmet Eren Özen - 1/4/2025 |
ALDATMA VE ALDATILMAK - 17/02/2025 |
Ahmet Eren Özen - ALDATMA VE ALDATILMAK 17/2/25 |
ÖRNEK SİYASETÇİ HİLMİ URAN - 23/12/2024 |
Ahmet Eren Özen - ÖRNEK SİYASETÇİ HİLMİ URAN - 23.12.2024 |
SURİYE MESELESİNDE ERDOĞAN VE ÖTEKİLER - 09/12/2024 |
Ahmet Eren Özen - SURİYE MESELESİNDE ERDOĞAN VE ÖTEKİLER 9/12/2024 |
TKP'NİN CHP KARŞITLIĞINDA KÖYLÜ MESELESİ - 27/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - TKP'NİN CHP KARŞITLIĞINDA KÖYLÜ MESELESİ - 27/11/2024 |
BAŞKA TÜRKİYE YOK! - 01/11/2024 |
Ahmet Eren Özen - BAŞKA TÜRKİYE YOK! 1/11/2024 |
EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ - 28/10/2024 |
Ahmet Eren Özen - EN GARİP RÜYADAN DAHA GARİP GERÇEKLİKLER YAŞIYORUZ 28/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - 11/10/2024 |
İZMİR KÖRFEZİNİ ÖLDÜREN NEDENİ AÇIKLIYORUM - Ahmet Eren Özen 11/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - 07/10/2024 |
MUTLULUĞA KAPI AÇIN - Ahmet Eren Özen 7/10/2024 |
![]() |